Elazığ’da iken keşfettiğimiz bir eğlence modeli idi. Sanırım sadece Elazığlı olmayan ve çalışan hanımlardık. Elazığ’lıların hanım günlerine gidemiyorduk, çünkü onlar bir işte iken toplanırlardı. Akşam vakti, dışarıda kadın kadına eğlenmek de, o yıllarda Elazığ’ı bozardı. Biz de ayda iki kez akşam iş çıkışı birimizin evinde toplanıp, ev sahibinin uygun bulduğu ve becerdiği bir şey yapardık. Mesela ben ergenlikle ilgili bir konu anlatmıştım. Bir sefer egzersiz yaptık, bir başka sefer bir ressamın resimlerini inceledik. Kişilerde değişiklikler oldu, ama toplantı yıllarca devam etti.
Bir gün Gamze Çan’a bu gecelerden söz edince, Biz de Trabzon’da benzer geceler yapalım diye bir fikir çıktı. Hemen hastaneden yakın arkadaşlardan bir ekip kurduk, evlerde ‘’Temalı geceler’’ yapmaya başladık. Hatırladığım kadarı ile ben İzlanda’dan döndükten hemen sonra gecelere başladık. İlk olarak benim evde toplandık, ‘’İzlanda ve dünya plakaları, yeryüzü şekillerinin oluşumu’’ ile ilgili bilgi verdim.
Daha sonra Gamze’lerin evinde Ali Çan ‘’Çanakkale Savaşı’’ ile ilgili, Kübra Kaynar ‘’Sinema Tarihi’’ ile ilgili, Haluk Uluutku da ‘’Perma Kültür’’ ile ilgili derinlemesine bilgi vermişlerdi. Ancak daha sonra bu toplantıları devam ettiremedik, aslında çok faydalı idiler.
Gamze baktı ki evlerde toplanmak mümkün olmuyor, daha büyük bir gurubu toplayarak Remzi tatil köyünde ‘’Korsan Gecesi’’ düzenledi. Remzi’ye gittik, bir yandan yemek yerken, bir yandan da bazı ip uçlarını takip ederek bir hazine sandığı bulduk. İçinden altınlar çıktı, altınları tabaklara saçıp resimler çektirdik. Bir başka salonda da bir dans ekibinin gecesi varmış, bir çift gelip bize sürpriz bir dans yaptı. Akşamı sahilde dev bir ateş yanında bitirdik. Bütün bu geceyi sosyal medyada paylaştık.
Dün gece de gene Gamze’nin baş rollerde olduğu ”Seksenler” partisindeydim. Televizyon üzerindeki örtüler, müzikler ve bir sürü ayrıntı düşünülmüştü. Kızın biri de tam o döneme göre giyinmişti. Şarkılar, Kareokeler, ödüller bir çok şey vardı. Ben de bol bol gençlik dönemimin danslarını yapma fırsatı buldum.
Bundan gayri bir de, iki yıl önce Hindistan’a gittikten sonra yeni bir adet geliştirdim. Döndüğümde, gittiğim ülkenin mutfağından en çok dikkatimi çeken ve malzemelerini bulmamın mümkün olduğu yemekleri yapıyorum ve ülke temalı bir davet veriyorum. Evde yaptığım ilk Hindistan gecesi o kadar beğenildi ki, yoga merkezinde ikincisini de yaptık. Vietnam, İran geceleri de peşinden geldi.
Bence bu gecelerin en unutulmaz olanı da kendi evimde yaptığım kostümlü Hindistan gecesi idi. Bu gecede yoga ekibimizin yanı sıra Yavuz Özoran hoca ve Devlet Tiyatrosundan arkadaşlarım Duygu Dokgöz ve Serra Görgün de vardı. Bir de hiç unutamadığım, Cansın bir arkadaşını getirmişti, o da bizim Zekeriya Alioğlu’nun yeğeni imiş, aylarca o günü anlata anlata bitirememiş. İşin ilginç yanı tamamen tesadüfen Olcay Aktan da İstanbul’dan bana gelmişti. O geceyi de sosyal medyada epeyce paylaştık.