Bu bloğu yazmaya başlarken mümkün oldukça kötü anılarımı yazmama kararı almıştım. Ancak bu hafta sonu yaşadıklarım da bir memleket gerçeği, madem ki tarihe not düşme hevesiyle bu işe başladım, bunları da yazmam lazım.
Bundan bir ay önce öğrencilerimden biri benden diplomasını vermemi rica etti. Ben aslında bakarsanız bu tür törenleri biraz hoyratça bulurum. Ne de olsa bir tören insanın mezun olma sevincini ve gönencini tam olarak yansıtamaz. Duygular daha derin, daha hak edilmiştir, söze ya da harekete döküldüğünde mutlaka eksik kalan bir şeyler olur. Törenler, benim gözümde hak kazananın gönencini eksilten, sevincine sınır çizdiren bir çerçeve gibi gelir. Her mezun tek tek başarı kazanmıştır, ancak birinci bitirenin bile sadece beş dakikalık bir konuşma süresince tekil bir ayrıcalığı vardır. Mezunlar bir kalabalık arasına karışır, bazen sahnede görünmez olur.
Ancak şu da bir gerçek ki bu artık son gün, arkadaşları, hocaları ve aileleri ile bu sevinci yaşamaları lazım. Sonradan böyle günlerde çekilen resimler çok önemli oluyor. Üstelik insanların çoğu böyle seremonilerden hoşlanır.
Ben kendi mezuniyet törenime katılamamış, dolayısı ile yemin de etmemiştim. Ancak bu durumdan hiç eksiklik hissetmedim, hekim olarak vicdani yükümlülüklerimi, ne de olsa insanlar karşısında söylenmiş, metni başkaları tarafından yazılmış, o sözlerden öğrenecek değildim.
Daha sonraları KTÜ Tıp Fakültesinde çalışmaya başladığımda mezuniyet törenlerine katılmaya başladım. Hatta Hipokrat yeminini de bir mezuniyet töreninde mezunlara yemin ettirirken etmiştim. Doğrusu bu yeminden sonra da başıma kuş konmuş gibi hissetmemiştim.
KTÜ’de işe başladığım ilk yıllarda bu törenlerde diploma vermek üzere ne zaman kürsüye çıksam salon yıkılacak kadar alkış alırdım. Daha sonra bu aldığım alkışlardan ötürü bazı hocalardan inanılmaz tepki alır, azar işitir, öğrencileri örgütleyen, bol keseden not veren hoca olmakla suçlanırdım. Bu tepkiler o kadar yoğun, suçlayıcı ve acı verici olurdu ki, daha sonraki yıllarda pek çok törene mazeret beyan ederek gitmemiştim.
Ancak bu sene, bir yıldan beri emekli olmama rağmen bu çocuğun hatırını kırmak istemedim. Diplomasını vermeyi kabul ettim. Bütün bu bir aya yakın süre boyunca çocuk heyecanla bana törenin yerini saatini, anne ve babasının geleceğini, diplomasını benden alacağı için çok mutlu olduğunu söyleyip durdu.
Ancak, Cumartesi günü saat 9’da olacak tören için Cuma günü öğleden sonra çocuktan bir telefon geldi ve diplomasını benim vermeyeceğimi ancak törene gelebilirsem onu çok mutlu edeceğimi haber verdi.
Bu benim için çok şaşırtıcı oldu. Öyle ya tam 25 sene hizmet verdiğim ve şu anda oradaki öğretim üyelerinden bir çoğunun hocası olduğum bir fakültede nasıl olur da bir çocuğa diploma vermem sakıncalı bulunur? Muhtemelen bir çok öğrenci özel istek yapmıştır, bunları karşılayamadılar diye düşünmek istedim. Ama bu da çok saçma geldi, öyle ya bana bir telefon açıp, ‘’Hocam tek tek diploma verdirmeme kararı aldık. Bu öğrenciye bir gurup öğrenci arasında diploma verseniz olur mu’’ diye sorabilirlerdi.
Gene de bir yanlış anlaşılma olmuştur diye tören öncesinde Tıp Fakültesi Dekanı ve Eğitim Komisyonu Başkanı olan Dekan Yardımcısına neden böyle bir şey yaptıklarını sordum. Bana ‘’gerekçemizi bilseniz bize hak verirsiniz ‘’ dediler. Demek ki yapılanın farkında idiler.
Öfkelendim, ama gene de herhalde bir çok öğrenci özel istekte bulundu da karşılayamadılar diye düşünerek töreni izlemek üzere oturdum. Yemin ederim, diploma töreninde sahneye çocukları bile çıkarttılar.
Tam çeyrek asır çalıştığım bir kurumda böyle bir muameleye maruz kalmadığıma inanamadım. Tam çeyrek asır çalıştığım, binlerce hasta baktığım, binlerce öğrenci yetiştirdiğim kuruma layık bir davranış değildi, böyle bir nadanlığı hak etmemiştim.
Ben bu kurumda hiç de güllük gülistanlık çalışmadım, buna benzer, hatta çok daha büyük, pek çok sebepsiz garezle karşılaştım. Dünya görüşüm, hayata bakışım, pek çok yöneticiye ters geldi çünkü. Ne yapalım, kimya.
Gerçekten üzülmüştüm, ama yazınca üzüntümü çerçevelemiş oldum. Şimdi de bana bu saçma mağduriyeti yaşatan kişilere armağan ediyorum.
Bana artık kimse neden bu kadar erken emekli oldun diye sormasın, nasıl bunca sene çalışabildin diye sorun.