Sabah kuşağında televizyonda yayınlanan kadınlara yönelik bir sürü program var. Bunlar genellikle bir sunucusu ve avukat ya da psikolog gibi bir danışmanı olan ve canlı seyirci ile yapılan programlar oluyor. Bir kaçak, kayıp veya cinayete kurban gittiği düşünülen bir ferdi olan aileler de problemlerini anlatıp dertlerine çare bulmaya çalışıyorlar. Bu programlarda ortaya o kadar karmaşık ilişkiler çıkıyor ki pek çok arkadaşım ‘’artık bu kadarı da gerçek olamaz, mutlaka bir senaristin hazırladığı, düzmece olaylar bunlar’’ diye düşünüyor.
Ben ise iki sebepten ötürü, bu akala hayale sığmaz olayların hepsinin gerçek olduğunu düşünüyorum. Birincisi bu kadar hayali geniş senarist nereden bulunacak? İkincisi de eğer insanlarla uğraşan bir iş yapıyorsanız, bu programların ne kadar gerçekçi olduğuna bizzat şahit oluyorsunuz.
Ben de meslek hayatım boyunca, tam bu TV programlarında senaryodur, bu kadarı artık olmaz denilecek bir çok olayla karşılaştım.
Örneğin bir türlü tedaviye uyum göstermediği için senede en az 2 kere şeker komasına girip hastaneye yatan (adına ŞA diyelim) bir hastam vardı. Bu kadar uyumsuz olmasından acaba aile içinde bir problem mi var diye düşünüyordum. Çünkü çocuğun babası uzun yol şoförü idi, günlerce hatta haftalarca uzaklarda oluyordu.
Hemşirelerin ise daha başka fikirleri vardı. Bana ŞA’nın annesinin tuhaf bir kadın olduğunu, akşam oldu mu yatağa yatıp, bacaklarını duvara dikip saatlerce cep telefonu ile konuştuğunu, bir kaçı hastane çalışanı olmak üzere pek çok adamın nöbetlerde kadını ziyarete geldiğini söylediler. Zaten çocuğa asıl bakan kişinin o sırada 15 yaşında olan abla olduğunu da eklediler.
Daha önce Atatürk Üniversitesinde bir türlü hastaneden çıkarmayı başaramadığımız bir diabetli hastanın annesinin aslında hastanede bir seks ticareti tezgahladığı anlaşılmıştı. Böyle bir şey olabilir mi diye ciddi ciddi merak ediyorum.
ÇA’nın yatışlarından birinde, çocuğun yanında daha önce hiç rastlamadığım bir adam gördüm. Kim olduğunu sorunca ablanın nişanlısı olduğunu söylediler. Doğrusu içimden küçücük kızı koca adama neden verdiler diye geçirdim.
Aradan bir ay bile geçmeden ŞA’nın annesi kendi kızının nişanlısı ile evden kaçtı. Kısa bir süre sonra ise ŞA komada hastaneye yattı, bu kez yanında sadece abla var. Babanın da burada olduğunu söylediler, ilk kez baba ile tanıştım. Adam deri ceketli, kocaman bıyıkları olan dağ gibi, iri yarı birisi idi. İçimden eyvah ister misin şimdi anne de servise gelsin, servis koridorlarında silahlar çekilsin düşüncesi geçti. Hemşirelere güvenliği durumdan haberdar edin, anne servise gelirse babayı dışarı çıkartsınlar diye tembih ettim. Bana ‘’hocam ne cinayeti, o gördüğün kocaman adam akşamları iki gözü iki çeşme karım bana geri dönsün diye ağlıyor, kadını görse ayaklarına kapanıp eve dönmesi için yalvaracak’’ dediler. Yok artık dedim ama yanılmışım.
Ve aynen söyledikleri gibi oldu. Adam kadına geri dön diye yalvarmış, kadın da lütfedip ilk kocasına dönmüş. Bundan sonra tuhaf bir aile dinamiği (yani bana göre tuhaf) oluştu. Kadın açık seçik iki kocalı yaşadı.
Annenin yeni kocasının yanına taşındığı her sefer, birkaç hafta sonra ŞA komaya girip hastaneye yattı. ŞA hastaneye yattıktan birkaç gün sonra ise anne hastaneye gelip çocuklarını toplayıp eski kocanın evine gitti. Bir ay eski kocanın evinde kalıp tekrar yeni kocanın yanına taşındı, ŞA tekrar hastaneye yattı. Anne hastaneye gelip çocuklarını alıp eski kocanın yanına taşındı. Bu kısır döngü 2 yıl kadar devam etti, kadın 1-2 ay bir kocada, 1-2 ay diğer kocada kaldı. Her iki kocası da kadından ayrılmayı istemedi.
Sonunda aile başka bir ile taşındı da biz de kurtulduk.
Bu hikayeyi hangi senarist akıl edebilir?
Birkaç ay önce ise serviste yatan bir hastanın artık taburcu edilmesi gerekiyordu. Gece nöbetçi asistan bana telefon açarak annenin taburcu olmak istemediğini söyledi. Dediğine göre, bu gün kocası hapisten çıkıp servise gelmiş ve kadını servisin ortasında dövmüş, eğer taburcu olursa kocasının kendini öldüreceğinden korkuyormuş. Ben de tamam bu saatte kadını zorla hastaneden atacak halimiz yok, kalsın bari dedim.
Ertesi gün servise gittiğimde bu sefer kadın hemen taburcu olmak istiyordu. Çok acelesi vardı. Ne olduğunu sorduğumda kocasının o gece kadını öldüremeyince kayınpederini öldürdüğünü söylediler. Ama kadın bunu söylerken inanılmaz rahatlamış görünüyordu. Bir gece fazladan hastanede kalmak ona hayatının piyangosunu kazandırmıştı. Zaten kadın kayınpederinden de çok çekiyormuş. Yani kadının sadece canı kurtulmadı, aynı zamanda kocası hapse, kayın pederi mezara girerek hayatını zindan eden iki büyük beladan da kurtulmuş oldu.
Kadının o kadar sevinmesine şaşırmamak lazım. Meğer kadın kocam beni öldürecek derken çok ciddi imiş. Hapisten çıkan adam herkesin ortasında karısını öldürmeyi başaramayınca o hışımla eve gidip kendi babasını öldürmüştü. Ne alakası var demeyin, adam hapisteyken karısı eşinin koruması olmadan kayınpederin evinde kalıyordu. Kadın da kayınpederinin öldüğünü duyunca bir zil takıp oynamadı.
Kim bilir neler oldu o evde?
Bu sorunun cevabını verebilmek için çok da fazla bir hayal gücü gerekmiyor herhalde?
Ya ensest bebeklerimiz? Kaç tane babası aynı zamanda annesinin de babası olan bebek biliyorum tahmin bile edemezsiniz.
Bu konu tabudur tabii. Böyle bir toplumsal yaraya parmak basabilecek kaç cesur senarist çıkar?
Allah hepimizi ıslah etsin. Bu kadar Müslüman bir ülkede böyle şeyler nasıl oluyor anlamak ne mümkün? Bir de ilginç olarak ne zaman böyle kabul edilemez bir kabahati olan kişi varsa, dilinden yeminler, öteki dünya korkuları eksik olmuyor. İçinde Allah korkusu olan nasıl böyle şeyler yapar?
Bir türlü cevap bulamadığım sorular bunlar.
Yani o senaryo sandığınız yaşam öyküleri senarist elinden çıkmıyor, bizzat yaşanıyor.