Geçen hafta Çanakkale’ye taşındığımı yazdım. Meğer hemen hemen bütün tanıdıklarım şehirden köye kaçmak için fırsat kolluyorlarmış. Taşınma yazım dostlar arasında oldukça ilgi uyandırdı.
Bu arada ilginç bir şey oldu. Gülay Küçükgültekin (benim tanıdığım hali ile Gökseyitoğlu) bana bir hayırlı olsun mesajı yazdı. Bunun hemen arkasından hem kızının hem de oğlunun doktoru olduğumu yazan bir hanım Gülay’a beni nereden tanıdığını sordu.
Ben Gülay’ı üniversite yıllarımdan tanıyorum. Ablası Gülçin benim en yakın arkadaşlarımdan biridir. Gülçin’le ben sınıf arkadaşı idik, daha sonra ikiz kız kardeşleri de (Gülay ve Güler) Ankara’da üniversite kazanınca üç kız kardeş bir eve çıkmışlardı. O evin ben dördüncü elemanıydım desem yalan olmaz. Hatta ikizlerin okulu bizimkinden daha erken kapanırdı ve kalan süre boyunca Gülçin’le ben bir aya yakın birlikte kalırdık.
Gerçekten de nasıl ve nereden tanıştıklarını anlayamadığım diğer hanım ise ben KTÜ’de çalışırken Rize’nin Fındıklı ilçesinden bana çocuklarını muayene etmem için getirmişti. İnanılır gibi değil ama aradan tam 18 yıl geçmiş. Bana çocuklarının büyümüş resimlerini gönderdi. Çok sevindim.
Bu arada bana kızını hatırlatmış, ama zaten unutulacak gibi bir hasta değildi. Sağ olsun her zaman bana dua ediyormuş, sanırım bu dualarla ayakta kalıyorum.
Aslında bu aile bana erkek çocuklarını muayene etmem için getirmişlerdi. Hatırladığım kadarı ile anne, baba ve iki çocuk birden odama geldiler. Erkek olan çocuğun sanırım sık tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonu ya da düzelmeyen öksürük gibi bir şikayeti vardı, eğer hafızam beni yanıltmıyorsa sinüzit olduğunu tespit etmiştim. O çocuğu kontrole getirdiklerinde hayatlarından çok memnundular.
Bir şekilde bacağımdaki varisleri görüp, küçük kızlarının bacağında da varis olduğunu söylediler. Hemen çocuğun bacağına baktım ve gerçekten küçücük çocukta olamayacak kadar büyük varis görünce çocuğu muayene masasına yatırdım.
O muayene anını hiç unutmam, hala gözümün önündedir. Çocuğun giysisini sıyırıp sırtını dinledikten sonra, masaya yatırdım. Böylece yatar yatmaz karnını gördüm. Resmen çocuk yattı, karnının içinde bir balon (kitle) ayrıca yattı. Gözlerime inanamayarak çocuğu tekrar oturtup, yatırdım ve karnında bir kitlenin hareket ettiğini gördüm. O kadar büyük bir kitle ki çocuk yatınca dışardan çıplak gözle görülebiliyor, karnın yarısından fazlasını kaplıyor ve orta hattı da bayağı karşı tarafa geçiyor. Tabii hemen aklıma nöroblastom ve wilms tümörleri geldi. Bu durumda fazla da ellememek gerektiği için çıbana dokunur gibi kanını muayene ettim ve artık iyice emin oldum.
Saat de tam olarak öğlen vaktine yaklaşıyor, hemen telefona sarılıp radyolog Hasan Dinç’i aradım. Fazla bastırmadan USG yapma sözünü aldım. Sağ olsun hemen gönder dedi.
Ben de, aileye sizin çocuğun karnına acil bir USG yaptırmak istiyorum, hatta doktor şimdi sizi bekliyor dedim. Aile önce işin ciddiyetini kavrayamadı, ama nasıl olur, biz çocuğun bacağındaki varisten şikayet ettik, şimdi bu da nereden çıktı, biz zaten öbür çocuğu getirmiştik, bu çocuğu daha sonra getiririz gibi bir şeyler söylediler.
Hayır, ben hemen şimdi USG istiyorum dedim ama aile pek de taraftar olmuyor. Baktım olacak gibi değil, kapımı kilitledim, aile ile içeride kaldık. Bakın çocuğun karnında olmaması gereken bir şişkinlik var. Zaten bacağındaki varis de bu kitle damarlara bası yaptığı için oluşmuş. İşte bana inanmıyorsanız siz de gözlerinizle görün diyerek kitleyi gösterdim ve hiç bir yere gidemezsiniz, USG çektirmeyi reddederseniz bu kapıdan sizi çıkartmıyorum dedim.
Ben, suratım on karış, bu kadar aşırı bir tepki gösterince, yavaş yavaş aile de işin ciddiyetini kavradı. Saniye saniye, yüzlerinden önce inanamadıklarını, sonra kademeli bir şekilde tamamen ikna olduklarını okudum. Tamam, hemen çektiriyoruz dediler, ben de artık tamamen inandıklarını anlayarak kapıyı açtım.
O gün USG çekildi ve çocuğun karnında sinir dokusundan kaynaklanan dev bir kitle tespit edildi. Çok kısa bir zaman içerisinde de çocuk cerrahımız Haluk Saruhan çocuğu ameliyat etti. Şimdi yalan olmasın ama, çocuğun karnından, sanırım iki kiloya yakın bir ganglionörom çıkarttı. Tümör iyi huylu olmasına karşılık inen Aorta’yı zırh gibi sımsıkı sardığı için o kadar büyük bir damar basısı yapmıştı. Zavallı Haluk da ameliyattan sonra bana ‘’vallahi Aortaya zarar vereceğim diye o kadar korktum ki anlatamam, resmen ter topuğumdan çıktı’’ demişti.
Çocuk bundan sora tamamen iyileşti tabii. Bu olaydan yıllar sonra aynı kızı bu kez basit bir hormon dengesizliği nedeni ile kısa süreli tedavi etmiştim.
Şimdi işte bu hastanın annesi bana hem güzel çocuklarının büyümüş resimlerini gönderdi, hem de üniversitede döneminden Sivas’lı arkadaşımın tanıdığı çıktı. Dünya gerçekten de küçük.
Harikasin Aysenurcugum seninle gurur duyuyorum.