Her Hıdrellezde mutlaka içine doğan umutları, istekleri açığa vurmak lazım diye düşünüyorum. Bu yıl da, her hıdrellez gibi biraz sonra yıl boyunca gerçekleşmesini dilediğim şeylerin bir listesini yapıp gül dalına asacağım.
Ancak bu yıl neleri dilemem gerektiğini düşünürken aklıma nedense pek de iyi şeyler gelmiyor. Muhtemelen bu karamsar ruh halimin nedenlerinden biri bahar alerjisinden perişan halde olmamdır. Ama daha da önemlisi geçtiğimiz ay KTÜ Pediatrik Endokrinoloji polikliniğinde genç bir doktor arkadaşımın oldukça şiddetli bir şekilde darp edildiğini duymam oldu.
Meslek hayatımın oldukça önemli bir kısmında bu bölümde çalıştım, KTÜ Pediatrik endokrinolojiyi adeta yoktan var ettim. O bölümün bu günkü hale gelebilmesi için yıllarımı, gecelerimi, gündüzlerimi, emeklerimi, alın terimi, uykularımı ve daha kim bilir nelerimi feda ettim. Sonuç olarak Türkiye çapında oldukça da başarılı bulduğum bir bölüm haline gelmişti. Şimdi böyle bir olayla anılması beni çok hırpaladı. O bölüme ne kadar emek verdiğim şu misalden anlaşılsın, sosyal medyada poliklinik yer döşemesinde kanları gösteren bir fotoğraf yayınlandı. O fotoğrafta görülen yer döşemesi ve kenarda sadece küçücük bir bölümü görülen kutudan, o polikliniğin Endokrin polikliniği olduğunu hemen anladım. Çünkü azıcık ucu görülen o boy ölçme cihazının alınıp kurulması için bile kim bilir kaç mesai harcamışımdır.
Hele de böyle bir şiddeti yaşayan genç meslektaşım için gerçek anlamda üzüldüm. Hatta , sanki hala ben o klinikten sorumlu imişim, bir şeyleri yanlış ya da eksik yaptığım için bütün bu olaylar meydana gelmiş gibi vicdan azabı çektim. Artık anlayın o bölümü ne kadar içselleştirmişim.
Çanakkale’deki ÇOMÜ üniversitesinin Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı, birkaç başka tıp fakültesiyle birlikte Tabip odasının bir önerisi olan bir projeyi hayata geçirmişler. Bu ders yılında her stajlarında son sınıf öğrencileri ile şehirdeki emekli doktorları bir araya getirip ‘’Çınarlarla Fidanların buluşması’’ adı altında bir sohbet toplantısı yapıyorlar.
Ben de son 2 toplantıya davet edildim. Emekliler bazı anılarını anlatıyor, öğütler veriyor, gençler ise beklentilerinden söz ediyorlar. Bu gurupta gençler pek söz almak istemediler, ben ise onların konuşması için üsteledim. Ne bekleyerek tıbba girdiniz, memnun musunuz diye sordum her birine. Hemen hepsi bu şiddet olaylarından yana çok dertli, çocuklar geleceklerine çok da güvenle bakmıyorlar. Yani benim mezun olduğum zamandaki ‘’ülkemizi hatta dünyayı avuçlarımızda göğe kaldıracağız’’ duygusu yok hiç birinde.
Hatta içlerinden biri şimdiki aklım olsa polis olurdum, çoktan hayata karışmış olurdum diye dertlendi. Sanırım bu da benim için oldukça yeni bir duygu oldu. Gene kendi sınıfımı hatırlıyorum, son yılımızda her birimiz hangi dalda hekimlik yapacağımızı, kariyer yapıp yapmayacağımızı planlıyorduk, hiç birimizin aklında başka bir meslek hevesi yoktu.
Bu yıl ben de Hıdrellezde genç hekimler için daha umutlu günler dilemeye karar verdim.
Umut tuhaf bir şey, gece rahat uyumak için iyice kararttığın odanın kapısının altından süzülen ışık gibi, pencerelerini kapattığını düşündüğün odanın içerisinde sırtına vuran rüzgar gibi, bilmediğin, beklemediğin bir yerlerden içine doluyor.
Artık yılın Hızır zamanına girdik. Hızır doğanın her yıl canlanması demek. Hızır yılın, bolluk, bereket, ürün zamanı demek. Güzel umutların boşa çıkmadığı, güzel sonuçların hasat edildiği bir Hızır zamanı diliyorum.