Daily Archives: 11 Kasım 2019

YENİ BİR TÜR İNSAN YETİŞMEYE BAŞLADI, İSTANBUL’DA ESTETİK ÇILGINLIĞINA ŞAHİT OLDUM

Geçen hafta İstanbul’daydım. Şehrin keşmekeşinden helak oldum. Yer yüzünde gezmeye kalksan, özellikle de günün belli saatlerinde, trafikte arabanın içinde hapis kalıyor, bir türlü hedefine varamıyorsun. Yer altında gezmeye kalksan, bir insan kalabalığı içerisinde koridorlardan koşarak, turnikelerden geçerek, merdivenlerden inip çıkarak, hedeflediğin trene saldırıyor, sonra gözün gelecek durakta, ayakta sallanarak, tutacaklardan asılarak, sonunda hedefine varıyorsun. Bazı  duraklarda bağlantı trenine ulaşmak için,  dünyanın en karmaşık metrosu denilen Londra metrosundan bile daha çok yürümek gerekiyor.

Gene de bol bol metro kullandım, çok işe yarıyor. Marmaray hattında durağı kaçırıp Anadolu kayasına geçtiğim halde, hemen geri dönüp, Avrupa yakasındaki randevuma saatinde yetiştim.

İstanbul’u çok iyi bilmem, İstanbul’u bilmek için uzun yıllar yaşamak gerek, ben ise hep kısa sürelerle mutlaka bir iş için gitmişimdir. Bu sefer gidişimde Sirkeci, Eminönü çarşılarında dolaşıp, kış gecelerinde yapacağım elişleri için malzemeler, bahçe için çeşitli tohumlar almak istiyordum. Sağ olsun, Ayşen Güner, kendisi de elinden iş düşmeyen bir hatun olduğu için bütün bu mağazaları bilir. Bütün bir gün benimle o yüncü senin, bu düğmeci benim dolaşıp durdu.

Daha sonra bir gün de ben Taksim, Nişantaşı dolaşıp çeşitli alış verişler yaptım, merak ettiğim birkaç yeri gezdim.

Bütün bu mahallelerde dikkatimi iyice çeken insanların giderek hep aynı kalıba bürünmeleri oldu.

Mesela herkesin başı benzer şekilde bağlı, herkesin çıplak ayak bileklerini gösterecek kısalıkta benzer dar pantolonları var. Kadınların saçları benzer şekilde boyalı, bütün erkeklerin tırnakları ile özenle ve sürekli yoldukları kirli bir sakalları var.

Dövmeli bir sürü insan var, hepsi de bacak ya da kollardaki dövmeleri gösterecek şekilde dekolteleri olan giysiler giyiyorlar.

İstisnasız herkes elindeki akıllı telefonuna bakıyor, tembelce ekran kaydırıyor, oyun oynuyor ya da sırf baş parmaklarla o minicik ekrana jet hızıyla bir şeyler yazıyor.

Bir de herkes her yerinden estetikli.

Zaten yıllardır, estetik çılgınlığı var, özellikle büyük şehirlerde nerdeyse en az burnuna estetik yaptırmamış insan sayısı giderek azalıyor. Hele de belli yaşın üzerindeki kadınlar, yaşlarının izini sildirecek ameliyatlar ve işlemlerle iyice bir birine benzemiş.

Bu yaş gurubunda, saçlar  içinde daha açık sarı tutamlar olan yumuşak bir renge boyalı,   alınlar, göz kenarları dümdüz botokslu,  kaşlar hayatında ilk kez çok garip bir şeye görmüş de ölümüne şaşırmış gibi yukarı kalkık, burunlar minicik ve hokka gibi yukarı kalkık olmakla yetinmeyip, bir de iki tarafından iyice daralmış, şakaklar doldurulmuş, dudaklar şişirilmiş, dişler inci beyazlığında, yeminle her kadın birbirine benziyor.

Fakat en çok iki kadına şaşırdım. Muhtemelen henüz otuzunda bile değildiler, ancak her ikisi de Kardaşyan kardeşler gibiydi. Ekleme saçlar bele kadar, kaşlar havada, kirpikler tarantulayı kıskandıracak kadar kıllı, burunlar badem, dudaklar dolma, memeler hava balonu, kalçalar hava yastığı.  Sanırım elden geçmemiş, anadan doğduğu gibi kalan yerleri de vardır, ancak onlar içeride kalmış, görünmüyorlar. Dedim ya Kardaşyan kardeşlerin avatarları gibilerdi.

Artık erkekler de de aşırı derecede estetik var. Kaşını aldırmayan erkek kalmamış gibi. Şu sıralarda anlaşılan bir de saç ektirme çılgınlığı var. Özellikle de Arap ülkelerinden gelip İstanbul’da saç ektiren bir çok kişi oluyormuş.  Neredeyse her sokakta bir estetik cerrahi merkezi ya da doktoru var. Sanıyorum saç ekimi yapıldıktan sonra hemen sokağa çıkmak mümkün oluyor. Başınızı kaldırıp muayenehane tabelasını görmeseniz de sokakta yürüyen insanlardan yakınlarda bir doktor olduğunu anlıyorsunuz.

Bir sürü adam,  başlarının çevresine bandana şeklinde turnike takılı, kelleri olması gereken bölge hafice ödemli ve kıpkırmızı, keskin kenarlı sınırlarla saçlar ekili şekilde toplu halde sokaklarda geziyorlar. Sanırım guruplar halinde gelip, toplu halde saç ekimi yaptırıyorlar, sonrasında da birbirlerine destek oluyorlar. Arap ülkelerinden İstanbul’a doğru bayağı bir saç ekim turizmi gelişmiş.

Benim çocukluğumda yaşadığımız sokakta bir kadın doğum doktoru vardı,  kürtaj olan kadınlar, kafaları anesteziden sersem bir şekilde zombi gibi sallana sallana muayenehaneden çıkarlar etrafa görünmemeye çalışarak evlerine yollanırlardı. Her nedense bu adamlar bana o kadınları anımsattı.

Daha önce bir yazımda belirtmiştim. Şahan ve Togan Gökbakar’ın çocukken doktorlarıydım. Ancak tabii uzun yıllardan beri görüşmemiştim. Sülalemizin Basa kolundan kuzenlerim ise bütün ailece hala yakından görüşürler. Beni de Recep İvedik 6 filminin  galasına davet ettiler.

Ben Şahan’ın annesiyle birlikte yani protokolden girdiğim için, ünlülerin olduğu salondaydım. Hatta tam da Şahan’la Togan’ın arkasında oturduğumuz için bütün magazin programlarında figüran olarak göründük.

Bu kadar sinema, tiyatro yıldızını bir arada gördüm, hiç birinde bu kadar bol estetik yoktu.

Yani aziz İstanbul,  İstanbul’un kendisi, içinden akan zaman, geçen hayatlar, düğümlenen trafik, çarşılar, insanlar, sokak hayvanları, metrolar, AVM’ler, müzeler, hanlar, su kemerleri, saraylar, zindanlar, daha sayamadığım bir çok şeyle başlı başına  bir dünya.  Bir zamanlar imparatorluklar yönetmiş, bir  zamanlar çağının gerisinde kalmış, fetihler, işgaller görmüş, ancak her zaman bir cazibe merkezi olmuş bir şehir.

Şimdi de dünyanın pek çok metropolü gibi içinde estetikli insanlar türü yetiştiriyor.

Show Buttons
Hide Buttons