Daily Archives: 12 Aralık 2019

MECBUREN YAŞLANIYORUZ, BARİ GÜZEL YAŞLANALIM

.

Doğum günüm yaklaştı ve benim kendime verebileceğim en güzel hediye, geçmiş bir yılımı tartıp, önümüzdeki bir yıl için çıkarımlarda bulunmaya çalışmak. Gençken insanlar yeni yaşından dileklerde bulunurken önündeki on yılları bağlayabilecek şeyleri düşünebiliyor. Mesela meslek, eş, yaşanacak ülke/şehir için dileklerde bulunabiliyor. Yaş kemale erdikten sonra en iyisi vites küçültüp, daha kısa süreli dileklerle yetinmek, zaten ihtiyaçlar da artık bu yönde oluyor.

Artık 62 yaşına giriyorum, çocukluğumdan beri doğum günlerim çoğu kez tantana ile kutlandığı için hala dünyaya arz edildiğim günü önemsemeye dikkat ediyorum. Ancak artık, yaşadığım yıl sayısının başıma kakılmasının pek zarif  sayılmayacağı yaşlarımı idrak ediyorum. Neyse ki doğum günüm yılın son günlerinden birine  denk geliyor da, böylece koskoca gezegenin yeni yaş kutlamaları, iyi dilekler filan derken benim yaş unutuluyor.

Aslında kışın en uzun gecelerinin başlangıcına çok yakın bir tarihte doğmuşum. Doğum günümü yılın en uzun gecelerinden birinde kutluyor, hemen ardından en uzun gecelere giriyorum. Neyse ki her dibe vuruş, eğer orada kalma niyeti yoksa ardından gelecek yükselişin başlangıç noktasıdır. Yani doğum günümün ardından bir hafta bile geçmeden günler yeniden uzamaya başlıyor.

Üstelik ben doğduğum zaman ay da balsamik  dönemdeydi. Ben doğduktan bir, iki gün sonra yeniay (karanlık gece) oldu, bundan sonraki iki hafta içerisinde de ayın görünen yüzü büyümeye ve dünyaya yansıttığı ışığı giderek arttı ve dolunaya ulaştı.  Burada da öncelikle ve kısa zamanda en koyu gök karanlığına dalıp, ardından ışığın büyümesi teması var.

Yarı yarıya dolu bir bardağı iki insana gösterin biri yarısı dolu, diğeri ise yarısı boş bir bardak görecektir. Bardağın hangi tarafını göreceğimizi seçmek elimizdedir.

Ben de, doğum günüme bakarak, kendi yolculuğumu karanlığın dibinde başlamış olarak değil, aydınlanmanın başlangıcına zemin hazırlayan zamanda başlamış olarak tanımlamayı seçiyorum.

Artık, çok değil tabi, ama ufaktan ufağa yaşlanıyorum. İnsan her zaman hissettiği yaştadır derler, ama bence bu sadece gençliğini özleyen birlerinin dillerine dolamayı sevdiği bir teselli cümlesi, hücrelerin bu fikre pek katılmıyor.

Hani hep yaşlanmıyoruz, yaş alıyoruz deniliyor ya, işte o yaşları alırken, tabii eğer şanslı isen ve bilindik bir hastalığın yoksa, gene de telomerlerin kısalıyor. Dıştan bakılınca, saçların ağarıyor, cildin kırışıyor, gözün yakını görmüyor, içini ne sen sor ne ben söyleyeyim. Herhangi bir süreğen medikal hastalığın olmasa bile, yaşanmışlıkların yığılıyor. Gün gelip de içine bakmayı becerebilirsen, ruh şişesinin alt kısmında kalın bir tortu birikmiş olduğunu fark ediyorsun.

Bu tortu aslında senin yaşanmışlıklarının anısı yani tecrübe. Bu tortunun da iki yüzü var.  Tecrübe kazandıkça, bu tortuyu düzgün kullanmayı öğrenirsen, işlerini daha kolay bir mantıkla, daha kısa yoldan ve daha başarılı yaparsın, dolayısıyla  hayatını kolaylaştırır. Öte yandan bu tortuya gereğinden fazla gömülmeyi seversen ruhu ve bedeni tembelliğe alıştırır, böylece yeni şeyler keşfetme, atılımlar yapma, risk alma cesaretini azaltarak hayatını yavanlaştırır.

Benim  biriktirilmiş hayat tortusu diye tanımladığım şey konfor alanı olarak da tanımlanıyor. Yani insanın kendini daha güvenli hissettiği alan. Konfor alanını bir ev hanımı kendisi için evinin duvarları arası olarak tanımlayabileceği gibi mesela bir pilot sekiz bin fit yükseklik olarak tanımlayabilir.  Son zamanlarda UNESCO yaşlılık kavramını konfor alanının dışına çıkamamak olarak tanımladı.

O halde benim için bu önümdeki yıldan beklentim konfor alanımdan bir nebze olsun taşabilmek olmalı. Bu yıl her zaman yaptığım gibi şimdiden karar vermiyorum, ama önümüzdeki yıl ani bir kararla daha önce hiç yapmadığım bir şey yapmak için kendime söz veriyorum.

Show Buttons
Hide Buttons