Daily Archives: 13 Ocak 2021

BU YIL YAĞIŞLAR OLDUKÇA KIT, BÜTÜN BARAJLARDA SU SEVİYESİ DÜŞÜK, ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE SUSUZLUK EN BÜYÜK SORUN HALİNE GELEBİLİR.

Bu yıl havalar bir garip, mevsimler belli değil, kış mı yaz mı anlayamadık, ciddi kuraklık tehlikesi var.

Sonbahar, sonbahar gibi geçmedi. Eylülden itibaren bol bol yağmur alan Çanakkale’ye neredeyse hiç yağmur düşmedi.  Geçen yıl yerel köylülerin yağmurun yeterli olup olmadığını yerlerde biriken göletlerden anladığını öğrenmiştim. Köylülerin karasu patlağı dedikleri bu göletler yer altı sularının doygunluğa ulaştığının göstergesi oluyor.

Geçen sene yüzey göllenmeleri olmadığı için, köyde köylün içme suyu ile sulanan bahçelere sebze ekilmesine izin verilmedi. Buna rağmen Ağustos ayında hayvanların sulandığı saatlerde sıkıntı oldu.

Bizim köyün içme suyu, orman içerisinde bir kaynaktan geliyor. Kaynağı merak edip de bir kez gittim. Arabamı neredeyse çeviremeyip, orada bırakacaktım, kaynak o kadar dar ve tehlikeli bir yolun son noktasındaydı.

Özellikle yağmurun çok az olduğu yaz aylarında köy suyunun tadı biraz farklı oluyor. Oldukça kireçli bir su ve tadı da özellikle yazın tuhaflaştığı için biz içmiyoruz. Ancak bu su çevrede şifalı kabul ediliyor (nedenini anlayamadığım şekilde tatlı su diyorlar), zaman zaman dışarıdan gelip de köy çeşmesinden su dolduranları bile görüyorum.

Köyün bahçelerinin büyük kısmında yüzeysel kuyular var. Bir de aşağımızdaki köylerin şeftali bahçeleri için sulama kanalları var. bu kanallar yaz aylarında Umurbey’deki bir barajdan gelen su ile dolduruluyor. Özellikle Ağustos ayında bu kanaldan su çekilerek tarlalarda  ve hayvanlar için kullanılıyor, bu aylarda köy yollarında traktörler arkalarında su tankerleri ile vızır vızır dolaşıyor. Yani su kullanılmasının yazılı olmayan kuralları var. Birinden kuyusundan su çekmek için izin istemek gerekiyor, kuyu sahibi de genel olarak ‘hayrat mı açtım’ diye biraz nazlanmadan izin vermiyor.

Geçen sene bizim zeytinlikteki kuyudan bizden habersiz o kadar su çekmişler ki kuyudan su gelmemeye başladı. Fazla kullanıma bağlı yer altı suyunda bozulma olmuştu. Kuyuya bir sürü masraf yapıp, bir ay kadar su çekmeyince işler düzeldi. Ancak ben de henüz kuraklık bile gelmeden özellikle de tarım yapan insanlar için suyun önemini, yaşayarak  bir kez daha anladım. Bahçeyi ve kuyuyu bin bir kilit altına aldım mecburen. Bu sene kuyumu kimseye kullandırmayacağım. Çünkü bu yıl sonbaharda geçen seneki kadar bile yağmur yağmadı.

Kış da her zamankinden farklı geçiyor. Geldiğimizden beri, her yıl Aralığın 20’si civarında ilk kar serpiştirir, Ocak ayının ilk haftası içerisinde de adamakıllı kar yağışı olurdu. Hatta bir hafta kadar evde mahsur kalırdık. Şubatın son haftasına kadar zaman zaman kar yağar, biz de her yıl aralıklı olarak neredeyse 2 hafta arabalarımızı çıkaramaz, yani evde mahsur kalırdık. Bu yıl evde mahsur kalma konusundaki fikirlerimiz kökten değişti, o zamanlar şehre inmemek mahsur kalmak demekti.

Bu yıl ise Ocak ayının ortasına kadar hava sıcaklıkları 15-18 derece bandında değişti. Çünkü günlerce süren şiddetli bir lodos fırtınası var. Lodosun gözü yaşlıdır diye bir atasözü vardır, çünkü ardından yağmur gelir. Bu sene de öyle oldu, ancak hala yağmur miktarı çok az, üstelik bu yağmur  daha önce hiç tanık olmadığım gibi yağıyor,  havada büyük bir baskı ve nem var, aniden birkaç dakika ile birkaç saat arasında aniden kovadan boşalırcasına yağıp, aniden kesiliyor.

Önümüzdeki hafta da kar yağışı gelecekmiş, büyük bir hevesle bekliyoruz. Çünkü,  neredeyse Türkiye’nin bütün barajları gibi, Çanakkale ilinin merkezinin tek su kaynağı olan Atikhisar barajı da hemen hemen boş. Gerçekten güzelce kar yağması gerekli ki, bu yıl, özellikle de yazın su sıkıntısı olabildiğince az çekilsin. Çanakkale ilinin ana geçim kaynağı tarım olduğu için susuzluk gerçekten büyük problem olur.

Köyümüzün çevresindeki ormanlarda yenileme çalışmaları var, bir çok ağaç kesiliyor ve orman gençleştirilmeye çalışılıyor. Köylülerimiz bu kuraklığın çevredeki ormanların azalmasına bağlıyor. Bu düşüncelerinde haklı olduklarını düşünmeden edemiyorum. Ancak bütün ülkede sıcaklıklar mevsim normallerinin çok üzerinde seyrediyor. Bu mevsimsiz sıcakların gelip geçici bir durum olması da mümkün, ilkim değişikliğinin ve küresel ısınmanın bir sonucu olması da mümkün. Yaşayıp göreceğiz.

Uzun zamandan beri içinde salgın olmayan ilk yazım bu sanırım, ancak susuzluk da salgın kadar hatta daha da ürkütücü.

Show Buttons
Hide Buttons