Daily Archives: 17 Şubat 2021

BİR AYLIK YAĞMURU BİR KAÇ SAATTE BOŞALTAN SAĞNAKLAR, ARADA YAZ KAÇAĞI SICAKLAR, BADEM ÇİÇEKLERİNE YAĞAN KARLAR, YOLLAR KAPANMADAN HEMEN ÖNCE YETİŞEN AŞILAR.

Bu kış havalar çok tuhaf gidiyor. Normalde bizim köyde her sene Aralık ayının ortasından Şubat ayının son haftasına kadar aralıklarla,   13-15 gün arabamı çıkartmama engel olacak kadar kar yağardı.

Bu kış biri Ocak ayının ortasında, bütün bir gün boyunca yağıp, 3-4 günde eriyen, diğeri de tam bir ay sonra Şubat ortasında 36 saat aralıksız yağan, sonra aralıklarla 48 saate uzanan kar yağışı oldu.

Bu iki kar yağışı arasında ise iki haftadan daha kısa süreyle tam iki kez sele sebep olacak derecede yoğun yağmur yağdı. Her iki selde İzmir’de Çanakkale’den çok daha büyük ölçekli sel olduğu için biz arada kaynadık. Ancak, İzmir’de sel olduğu günlerde Çanakkale’ye de bir ayda yağması gereken yağmur, 7/8 saatte bardaktan değil de kovalardan boşalırcasına yağdı.

Her iki yağmurda da köydeki dereleri besleyen bütün minik derecikler coştu taştı, kazılmış tarlalar suyu tutamadılar, çamurlar yollara aktı, tarlalar, meyve bahçeleri bir karış su altında kaldı, toprağın yüzey suyu günlerce  çekilmedi. Komşu Yukarıokçular köyüne doğru giden yol boyunca yeni elektrik direkleri dikilmişti, yolun kıyısı boyunca sel yatağıymış, bütün direklerin temelleri oyuldu, yeniden betonlandı. Aşağıdaki Özbek ovası ve Umurbey ovaları zaten aslen bataklık alanlarmış, buralarda günlerce toprak üzerinde koca koca göletler kaldı. Bütün kuru sel yataklarından günler boyunca  dereler aktı.

Tarlalardan sular çekilir çekilmez ikinci büyük yağış oldu. Bu sefer gene İzmir’de çok daha büyük hasar olduğu için, Çanakkale yine gözden kaçtı. Zaten bir önceki yağmurdan toprak suya oldukça doygundu, bu ikinci yağmurda meyve bahçeleri daha derin sular altında kaldı, tarlalardaki göletler daha büyük oldu. Bizim aşağımızdaki Musaköy’ün meyve bahçelerinin sulama kanalı Umurbey barajından geliyor. Buraya geldiğimden beri ilk kez kışın barajın fazla suyunun tahliye edildiğini gördüm.

Bütün bu kısa süreli bozuk hava olaylarının yaşandığı günler arasında ise 20 dereceye varan hava sıcaklıkları oldu. Mesela son sel yağmuru öncesinde,  gün boyunca hava 20 dereceye yakındı, hatta komşu bir köyde orman yürüyüşü yapmıştık. Ormanda, anemonların, vargellerin mevsimsiz açtıklarını gördük, zaten bütün yaban erikleri, normal erikler,  bademler de çiçeklenmişti.

Meteroloji, Şubat ortasında bütün ülkede çok ciddi kar yağışı ve dondurucu soğuk uyarısı verdi. Bu Cumartesi günü, gece saat dokuzdan itibaren 36 saat aralıksız süren bayağı kuvvetli rüzgarlarla birlikte yoğun kar yağışı oldu. Rüzgar karları oradan oraya sürükleyerek, sahra kumları gibi kimi yerde tümsekler, terekler, tuhaf şekillerle kar yığdı, kimi yeri ise dibinden süpürerek cam gibi buz haline getirdi. Kaç yıldan beri bunca kar yağışı gördüm, ilk defa deniz kıyısına kadar kar yağdı. İlk defa evin camları buzlandı.

Cumartesi gecesinden, Pazartesi öğlene kadar aralıksız yağdıktan sonra rüzgar biraz dindi, güneş açtı. Kar sonrası günlerde şimdi her taraf buz altında. Esas kötü olan şey bu kar yağdığı zaman bütün bademler, erikler çiçek açmıştı, daha da kötüsü bir çok tarla, meyve bahçesi bir karış su altındaydı. Sonuç olarak bu donda Çanakkale’de meyve ağaçları önemli hasar gördü.

Biz her kar yağışında özellikle kar biriken garaj yolu sebebiyle evde mahsur kalıyoruz. Bu nedenle kar öncesinde taze meyve, sebze stokluyoruz. Köyde mahsur kalmak şehirdekinden biraz farklı mesela elektrik kesintisi ihtimalini düşünerek jeneratörde mazot deposunun dolu olduğundan emin olmak, hatta bir miktar yedek mazot bulundurmak da gerekiyor. Bunlar dışında herhangi bir şey depolamaya gerek yok. Bakkalda zaten yok yok, ya da mesela yoğurt kalmasa komşudan sütü, mayayı taze taze almak mümkün.

Normalde kar yağdığı zaman muhtar hemen bir traktör ayarlar, köyün ana yolu çok kısa bir sürede açılır. Bu kez karın esas yoğun yağdığı gün zaten sokağa çıkma yasağı vardı, yani acil bir durum olmadıkça şehre kimse gitmeyecekti. Bizim köyde hayvancılık yapılıyor, büyük baş hayvan sütleri fabrikası Trakya’da olan bir firmaya veriliyor, yani köye süt almaya gelen süt tankerleri Gelibolu’dan feribotla geçmek zorunda. Boğaz trafiği fırtına nedeniyle kapatılınca, süt tankeri de gelemedi. Böylece muhtarın yolu açmak için bir sebebi de kalmadı. Zaten açsaydı, o fırtınalı havada 10 dakika içinde yol tekrar kapanırdı.

Daha önceki hayatımda hiç aklımdan geçmeyen olaylar dönüyor çevremde, adeta 60 yaş öncesi hayatımla paralel bir evrende yaşıyor gibiyim. Hayatım boyunca hiç, süt tankeri nasıl olsa gelemiyor diye açılmasa da olur bir yolum olmamıştı.

Bizim evin yolu ise köyün ana yolundan birkaç gün daha uzun süre ile kapalı oluyor. Acil bir durum olsa köyden şehre kendi araçlarımız dışında bir seçenekle gideriz diye düşündüğüm için, evin yolunun karını açmıyoruz, kendiliğinden açılmasını, yani ‘lodos paşa’nın ziyaretini bekliyoruz.

Tabii bu durumda kar öncesinde dışarıda yapılacak işleri tamamlamaya çalışıyoruz. Mesela geçen yıl Sermin, otobüsle İstanbul’dan dönerken kar yağışı başladı. Sermin, Çanakkale merkeze bilet almıştı (yol 1 saat gibi uzuyor, ancak feribota otobüs içinde biniyorsun). Kar yağmaya başlayınca, Sermin’e telefon açıp otobüsten Gelibolu’da inmesini, yaya olarak feribotla karşıya geçmesini söyledim. Ben de onu Lapseki’de bekledim. Böylece birkaç yüz metre valiz taşımış oldu, ama neredeyse 1 saat erkenden eve ulaştık. Eve girdikten yarım saat sonra kar yağışı göz gözü görmez şekilde arttı.

Geçen yıl Sermin’i terim yerindeyse sokaklardan ucu ucuna toplamıştım, bu yılın kar yağışları ise gene son saatlerde  covit aşısı olmamıza izin verdi.

Çanakkale’ye yağan yılın ilk karından hemen önce ilk aşımı oldum. Birkaç saat sonra kar yolları kapattı.

Benim aşı olmam sadece benimle ilgili olmadı hane halkının da aşı ile ilgili endişelerini ortadan kaldırdı. Aşı yapma sıralama listesini incelediğimde ablalarım yaşları dolayısıyla ilk guruba giriyorlar, ancak ben riski en düşük gurupta yer alıyordum.

Aşı konusunda bir sürü varsayımlar ortaya atılmış ve insanlarda önemli ölçüde bir aşı karşıtlığı hatta korkusu yerleşmişti. Benim ablalarımdan biri televizyona, diğeri de telefonuna yani internete yapışık yaşadıkları için bu dezenformasyondan etkilenmiş olabilirlerdi. Aşıların yapılmaya başlandığı gün, Nermin’i karşıma alıp, aşı sırasının onlara erkenden geleceğini, bana ise muhtemelen gelmeyeceğini, belki sonradan ücretli aşı olacağımı anlatmaya çalışmıştım. Fakat o gün  ‘ben  hemen aşı olmayacağım, önce birileri olsun,  yan etkileri  göreceğim, sonra düşüneceğim’ diyerek, itiraz etti.  

İşin tuhaf tarafı, o gün önce bana aşı hakkı çıktı, ertesi sabah gidip aşımı oldum. Daha 12 saat önce ben öyle aşı olmam diyen ablam bu andan itibaren, en keskin aşı taraftarı halini aldı. Bu günden sonra da her gün kendine ne zaman sıra geleceğini düşünerek endişelendi. Her gün defalarca ‘ölme eşeğim ölme yaz gelince yonca bitecek de yiyeceksin’ diyerek sabırsızlığını dile getirdi.

Sağlık çalışanlarından hemen sonra, yaş guruplarına göre aşı yapılmaya başlandı. Nermin 70 üzeri olduğundan, onun aşısı istesek evde yapılabilecekti, aynı anda evde 65 yaş üzeri kişiler varsa onlar da aşı olacaktı. Önce bu seçeneği düşündük. Sonra 70 ve 65 yaş üzerine bir gün ara ile aşı sırası verileceğini öğrendik, bu durumda ikisine aynı anda hastaneden randevu almayı daha uygun bulduk. Tam benim ikinci aşı zamanım gelmeden 2 gün önce Nermin’in, bir gün önce de Sermin’in yaş gurubuna aşı hakkı çıktı.  Böylece benim ikinci dozumla birlikte onlar da ilk dozlarını yaptırmış oldular.

Meteoroloji uyarılarına göre cumartesi gününden sonra, en az 9/10 gün evden çıkamayacağımızı biliyorduk.  Aşılarımızı olduktan birkaç saat sonra da kar başladı, günlerdir köyden inemiyoruz.

Kar, bu yıl da bize nezaket gösterdi, dışarıdaki işlerimizi bitirmeden yağmaya başlamadı.

Show Buttons
Hide Buttons