Category Archives: Göğe bakan kocakarı

GÖĞE BAKAN KOCAKARI 2020, AĞUSTOS

Çok şükür artık yarıdan fazlasını bitirdik. Muhtemelen, 2020 yılı hakkında birçok insan da benim gibi düşünüyordur.   İleride bu yılı salgın senesi olarak hatırlayacağımızdan eminim. Salgın, hayatımızda birçok kısıtlamalar yaptı, gök ve yeryüzü olayları ise hiç aksamadan devam ediyor.

Ağustos ayı, yazın en sıcak günleri, bahçelerde bolluk deniz ve tatil zamanı, ancak, Ağustos ayının adı bir iktidar ve kıskançlık hikayesi anlatıyor.

Çünkü Roma imparatoru Julius Sezar, temmuz ayında doğduğu için, bu aya kendi ismini verdi; Julius. Sezar’dan sonra tahta çıkan Augustus ise aşağı kalmamak için bir sonraki aya kendi adını verdi, bu da yetmezmiş gibi ağustos ayını da 31 güne çıkardı. Böylece o güne kadar sırayla 30 ve 31 gün olan ayların bu sırası bozuldu, bundan sonraki aylar tekrar 30/31 olarak düzenlendi ve sona kalan Şubat ayına da 28 gün düştü.  Defalarca değişime uğramış olan güncel takvime eklenen bu değişiklikler halen devam etmektedir.

Hicri takvime göre Zilhicce ayında ve 1441 yılındayız, ayın 20sinde ise 1442 yılına ve Muharrem ayına geçiyoruz.

Havalar sıcak diye fırtınalar sona ermiyor, mesela ayın üçünde hayvanlarda doğum arttığı için bu günde beklenen rüzgara doğum günü fırtınası, 23’ündeki fırtınaya ise sıcak rüzgarların bitişi anlamında Sam yellerinin sonu deniliyor.

Yılın en sıcak günleri olan 31 temmuz/ 7 ağustos arasındaki zaman ‘eyyamı bahur’ olarak isimlendirilir. Bu günlerde özellikle öğlen sıcağında deniz tuzu üzerinde kurursa ciltte renk değişikliği olur gibi bir düşünce vardır. Bu yıl eyyamı bahur erkenden oldu gibi görünüyor.

Ağustos ayına kurban bayramında giriyoruz. Bu bayram da geçen bayram gibi sokağa çıkma yasağı yok, ama biz ziyaretleri çok kısıtlı yapmaya karar verdik. Bir hekim olarak bu bayramdaki bayramlaşma süreci beni ürkütüyor. Bizim köy bile bu güne kadar hiç olmadığı kadar kalabalık, bu bayramdan sonra artık köyden de hastalar çıkabileceğini düşünüyorum.

Kısaca ay döngüsüne değinecek olursam, 3 Ağustosta, Kova burcunda dolunay, 19 Ağustosta Aslan burcunda yeni ay olacak. Bütün ay boyunca Jüpiter, Satürn ve Plüton hep yakın temasta olacaklar. Kişisel alanımızda da, iş hayatında da, toplumsal alanda da büyük dönüşümler, yeniden yapılanmalar söz konusu olabilir. Mars, 6 ay boyunca Koç burcunda olacağı için kişisel olarak atılım yapacak enerjiye sahip olmak mümkün.

Ağustos ayının en görkemli gökyüzü olaylarından biri de 12/13 Ağustosta gerçekleşen Perseid meteor yağmurlarıdır. Bu yıl bu dönemde ay oldukça büyük olacağı için pek gösterişli olmayacağını düşünüyorum, gene de görmek için çaba sarf etmeye değer.

GÖĞE BAKAN KOCAKARI; TEMMUZ, 2020

Bu gün kullandığımız takvimin ilk şekli Roma imparatorluğu tarafından kullanılmaya başlamıştır. O takvim çok daha gerçekçi ve doğa döngüsüne uygun bir şekilde Mart ayında başlatılmıştır. İlk ay güçlü Mars tanrısına adanmışken daha sonraki aylar üçüncü, sekizinci gibi isimlerle anıldılar. Ocak ve Şubat ayları ise boştu, yani tarihsizdi, herhangi bir iş yapılmazdı.

Temmuz ayının o zamanlardaki ismi Quintilis yani sekizinci idi. Daha sonraları Julius Sezar’ın doğduğu ay olduğu için ayın ismi kendisine ithafen Julius olarak değiştirildi.

Temmuz ismi ise Sümerce çoban tanrısının adı olan Dumuzi den geliyor olabilir. Sami dillerinde ise temmuz kelimesinin dördüncü ay gibi bir anlamı vardır.

Bu genel bilgiden sonra bu yıla bakalım, Temmuz ayının 5’inde Oğlak burcunda bir dolunay gerçekleşecek, bu dolunay aynı zamanda astrolojik açıdan çok önem atfedilen bir  tutulma.  Dolunayların bırakış, terk ediş, sona eriş enerjisi içerdiklerine inanılır, tutulmanın olması bu enerjiyi daha da artırır. Bu tutulma aynı zamanda yengeç/oğlak eksenindeki son tutulma olduğu için önemli.  Bu bitiş enerjisini, yengeç ve oğlak burçlarının simgelediği aile, kökler, vatan, iş, kurumlar, kanun, kurallar, ordu gibi konularda hissedeceğiz. Neyse ki gökyüzü aynı zamanda kuvvetli bir dönüşüm, yeniden yapılanma enerjisi de gösteriyor.

Temmuz ayının büyük bölümü Zilkade ayı, 22’sinden sonra Zilhicce ayına giriyoruz. Hicri takvim, ay döngülerine göre hesaplandığından, her ay yeniaydan sonraki ilk gün başlar.

Ayın 20’sinde Akrep burcunda yeniay gerçekleşecek.

Ayın son günü de Kurban Bayramı başlıyor.

Temmuz ayında bizi oldukça belirgin sıcak dalgaları bekliyor gibi görünüyor. Temmuz 1; Yaprak Fırtınası , 3; Sam Yelleri (Sıcak rüzgarlar), 9 ;  Çark Dönümü Fırtınası, 10 ;  Bevarih rüzgarlarının sonu (Şiddetli sıcak ve  rüzgarların sonu) , 30; Kızıl Erik Fırtınası ve daha bir çok fırtınalı gün kaydedilmiş, ancak her biri sıcaklarla ilgili.

Bu yıl denize gitmek de eskisi gibi rahat olamayacak, bakalım neler yapacağız?

Bu ay bahçelerde pek fazla dikim işlemi yapılmaz, ancak ticari tarım için sonbahardaki taze ürünler için sebze dikimi yapılabilir. Diğer yandan yaz bahçelerinde ürün alınmaya, bir çok meyve de olgunlaşmaya başlar.  Bu ay dikim ayı değil, diktiklerimizi sulama ayıdır.

Bu inziva günlerinde göğe bakan kocakarı toprağa da bakmaya başladığı için toprak haberleri arttı galiba.

GÖĞE BAKAN KOCAKARI, 2020 HAZİRAN

Hicri takvime göre 1441 yılının Şevval ayındayız, ayın 22’sinde Zilkade ayına döneceğiz. Hicri takvim, esas olarak ay takvimi olduğu için her yıl Miladi takvime göre aylar farklı günlerde değişir. Rumi takvimin ay isimleri,  Miladi takvime uygundur, sadece  ise ayın 14’ünde değişir, yani şu anda hala Mayıs ayındayız, ayın ikinci yarısında Haziran ayında olacağız, (1436 yılının).

Bu ay gökyüzünde iki önemli tutulma var. İlki 5/6 Haziran dolunayında saat 20.43-00.06 arasında  gerçekleşecek olan parçalı ay tutulmasıdır. Bu tutulma, astrolojik olarak Yay burcunda gerçekleşecek.

İkincisi ise 21 Haziran yeniayında, 03.49-09.34 saatleri arasında gerçekleşecek olan parçalı güneş tutulmasıdır. Bu gün aynı zamanda Haziran gündönümüdür, yani en uzun gündüz, en kısa gecenin olduğu gün. Sonrası artık zifiri yaz mevsimidir.

Bu ayın 9’unda  Satürn, Jüpiter, Plüton, Ay birbirlerine oldukça yakın durumda olacaklar. İzleme şansı olanlar için ilginç bir durumdur. Astrolojik açıdan da bu gün iş ve kariyer açısından oldukça güçlü ve dönüştürücü bir gün olabilir.

Yaz geliyor diye fırtınalar bitmedi, 3 Haziranda 3 günlük şiddetli fırtına, 10 Haziranda Ülker doğumu fırtınası, 22-23 Haziranda gündönümü fırtınası, 27 Haziranda kızıl erik fırtınası gibi rüzgarlı, umarım yağmurlu günler bizi bekliyor.

Astrolojik açıdan, bu aydaki tutulmalar, geçen ay, ay düğümlerini burç değiştirdiği için oldukça önemli ve güçlü tutulmalar.

Bu ay neredeyse bütün gezegenler retro harekette olduğu için işler ve ilişkiler yavaş ilerler ve yeni atılımlara pek uygun zamanlar değildir. Ayrıca Mars ve Neptün bir birine oldukça yakın pozisyonda olduğu için özellikle de suyla ilgili kazalar, sudan sebeplerle kavgalar olabilir. Yani insan ilişkilerine dikkat.

GÖĞE BAKAN KOCAKARI 2020 MAYIS

Bizler evlere çekilince dünya kendini toparlamaya başladı. Denizlerin tabanları çocukluğumdaki gibi görülür hale geldi. Uzun yıllardan beri görülmemiş kuşlar göründü. Şehirlerde yaban hayvanları görülmeye başladı.  İstanbul boğazında yunuslar neredeyse kaldırımlara çıkacaklar.

Bu kadar kısa bir sürede doğa ana onda açtığımız yaralarını sarmaya başladı. Atmosferdeki ozan deliği kapandı. Uzaydan çekilen resimlerinde dünya daha mavi görünüyor. Biz bu dünyanın zararlısıyız, dünyaya zarar vermekten, onu tahrip etmekten başka yaptığımız bir şey yok. Bu salgın dünyayı kendi zararlı etkilerimizden nasıl kurtarabileceğimizi göstererek bize iyilik yaptı. İnsanoğlu içinde yaşadığı doğadan uzaklaştıkça, bindiği dalı kestiğini akıl edemeyecek kadar şuursuz bir halde.

Doğaya dönmeliyiz, eskiden insanoğluna rehberlik etmiş gökyüzüne daha bilinçli gözlerle bakmalıyız.

Mayıs ayında göğe bakan kocakarının gündeminde neler var?

Mayıs ayının başında ta Kasım başına kadar sürecek olan Hızır (sıcak aylar, bereket ayları) aylarına giriyoruz. Hızır ayları Hıdırellez günü yani 5mayıs/6 mayıs günü başlar. Orta Asya’dan, Orta Doğu’ya ve Anadolu’ya kadar büyük bir coğrafyada ve bir çok kadim inanışta doğanın canlanması anlamına gelen bu gün coşku ile kutlanır. Hıdrellez, bir çok ritüeli barındıran bir kutlamadır, genel olarak yıllık dileklerimizi yaptığımız ve doğaya niyetlerimizi söylediğimiz bir gündür.

Hemen her ailenin kendi Hıdrellez rutinleri vardır. Bizim ailede istekler bir kağıda yazılıp, gül ağacına asılır, suyun üzerinden geçecek şekilde bir gezi yapılır, sabah uyanınca pencereler, kapılar açılıp, iyilik, bolluk ve sağlık davet edilip, kötülük, hastalık, sıkıntı gibi şeyler dışarı gönderilir.

Daha dün bizim şimdiki köyde ‘Bugün Hıdrellez, yarın yaz’ şeklinde bir ata sözü olduğunu öğrendim.

Tam da Hıdrellez günleri, aynı zamanda ‘Eta Aquarit’ denilen göktaşı yağmuru zamanıdır. Benim kanaatime göre eskiden gökyüzünü çok iyi gözlemleyen insanlar, bu göktaşı yağmuru sonrasında sıcaklıkların arttığını gözlemleyip, Hıdrellez gününü  belirlemişlerdir. Daha sonra da bu kutlamalara zamanın kutsallık anlayışını ekleme ihtiyacıyla bereketin sembolü olan Hızır İlyas kültü ile ilişkilendirilmiştir. Çünkü bu tarihten sonra artık yaz bostanlarına fidelerin ekilme zamanı gelmiştir, topraktan bereket fışkıracaktır.

Bu yıl Hıdrellezden hemen sonra, yani ayın 7sinde akrep burcunda dolunay olacak. Su burçlarının en gizemlisi olan Akrep’in karmaşık ve birbiriyle çelişkili görünen özellikleri içerisinde dönüştürücü ve sağaltıcı yönü de vardır. Dolunay enerjisi bütünlüğü olduğu gibi, önündeki 2 haftalık zaman dilimi içerisinde giderek azalacak bir ifadeyi de barındırır. Hıdrellez dolunayından sonra salgının sönümlenmesini dileyelim o halde.

Ayın 13ünde Ay, Satürn ve Jüpiter, 22sinde Merkür ve Venüs oldukça yakın konumda olacaklar. Ayın 21inde Güneş, boğa burcundan ikizler burcuna geçecek.

Bu ay astrolojik olarak Venüs, Jüpiter, Satürn, Pluto, hemen bütün gezegenler sıra, sıra geri harekete başlayacaklar. Aslında geri hareket etmeyecekler tabii, ama dünyadan öyle görünecek. Bu ara pek öyle yeni başlangıçlar zamanı değil, eski sandıkları eşeleme zamanı gibi duruyor. Ayın 22sinde ise ikizler burcunda yeniay var, bu tarihten sonra artık yanılmıyorsam zihinsel faaliyetleri hızlandırabiliriz, yavaş yavaş dünyaya geri dönebiliriz.

Tabii Hıdrellez yazın habercisi dedikse de, yaz öyle hemen bir günde gelmiyor. Ay boyunca birkaç ‘isimli’ kocakarı fırtınası var, ayın sonunda fırtınalar artık sıcak rüzgarlar getiriyor.

Ayın 4ü Çiçek Fırtınası, 7si fırtına (2 gün) Doğu rüzgarları, 11i       Filizkıran Fırtınası, 19u Kokulya Fırtınası (2 gün), 21i        Ülker Fırtınası, 30u Kabak Meltemi (2 gün) (Yaz sıcakların başlama dönemi),  31i Bevarih rüzgarlarının başlaması (Şiddetli  sıcak ve rüzgarlar-Samyeli)

Bu yıl mayıs ayı hemen hemen Ramazan ile denk geldi, 19 Mayıs Kadir Gecesi, 24-26 Mayıs ise Ramazan Bayramı. Bu bayramı muhtemelen gene sosyal izolasyonda, evlerimizde geçireceğiz.

Bu yıl Kadir Gecesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramına denk geldi. Bu gün için çok ilginç kutlama yapılacak eminim. Hem dua, hem de İstiklal Marşı, ne güzel.

GÖĞE BAKAN KOCAKARI; NİSAN 2020

Göğe bakmayı bilenlerin zor günler senaryoları gerçekleşiyor. Bu günlerin sonu mutlaka gelecek. Şu anda çalışmak zorunda olmadığım ve en riski yaş gurubuna girmek üzere olduğum için; bana düşen toplumsal görev, hastalanmamaya azami özen göstererek, salgın zincirini kırmaya destek olmak.

Bu yıl Nisan ayının çoğu üç aylardan Şaban, 24 Nisanda ise Ramazan ayı başlıyor. Berat kandili 7 Nisan. Berat kandili Şaban ayının 15. günüdür ve şifaya kavuşmak için dua etmek için çok uygun bir zamandır.

Zaten ertesi gün de terazi burcunda bir dolunay gerçekleşecek. Terazi denge, dolunaydan sonraki zaman da bırakış enerjisi taşır, ben de bu dönemde denge ve salgının giderek hız yitirmesi anlamına gelmesini çok istiyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve Boğa burcunda gerçekleşecek olan yeniay günüdür. Boğa toprağı temsil eden bir burç olduğuna göre bu günde de ülkemize yeni başlangıçlar, umutlar diliyorum.

Eski zamanlardan beri süregelen gözlemlere dayanarak, Nisan ayında da bir hayli fırtına zamanı var. Bunlardan bazıları kırlangıç fırtınası, kuğu fırtınası, Sitte-i Sevr gibi isimlerle anılıyor. Ancak benim büyük annemden duyduğum soğuk Abril 5 yani Nisan 19’a karşılık geliyor. Bu da 6 gün (21/26 Nisan) süren Sitte-i Sevr  soğuklarının başlangıcı sayılır.

Korkma kışın kışından, kork abrilin beşinden dedirtecek kadar soğuk hava beklentisi vardır.

Bu Nisan ayında bol bol yağmur yağmasını diliyorum. Çünkü kış bayağı kurak geçti, toprağın suya doyması lazım.

Nisan başı Çanakkale için zeytinlerin ilaçlanma, ayrıca bir çok yaz sebzesi için de fide yetiştirme, baharda hiç bitmeyen yabani ot mücadelesi zamanıdır.

2020, MART, GÖĞE BAKAN KOCAKARI

Mart ayı geldi, eskiden kediler için özel bir ay sayılırdı, ancak kedilerin de biyoritmi şaştı, hiç biri Martı beklemiyor.

Ancak Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır sözü halen geçerlidir. Henüz Erbain (yani 50 günlük kışın ikinci dönemi, soğuk günler) günleri devam ediyor. Ancak bir yandan da 20 Mart Cuma günü gerçekleşecek olan bahar ekinoksu geliyor. Dolayısıyla 21 Mart günü resmen ilkbahar başlayacak. Aslında ilk baharın ayak sesleri, Şubatın son haftalarından itibaren düşmeye başlayan cemrelerle duyulmaya başlar. Altı Martta son cemre de düşecek, yani artık hava, toprak ve su ılınmaya başlayacak. Ancak herkes bilir ki cemre günlerinde geçici soğuklar olabilir. Bu günlere yakın zamanlarda soğuk hava, rüzgar, yağmur, hatta kar beklenmedik hava olayları değildir.

Martın 11’inde ise meşhur, 6 gün süren Berdelacuz ( kocakarı soğukları) fırtınası, 23 Martta 2 günlük tozkoparan fırtınası, 26 Martta çaylak fırtınası gibi kötü hava olayları bizi bekler.

Bu yıl Mart ayı Hicri takvime göre Recep ayının 6’ı ile başlıyor, 24 Martta da Şaban ayı başlayacak. Bu arada yeri gelmişken, Hicri takvime göre 1441 yılındayız.  Dokuz Mart dolunay, 24 Mart ise yeniay zamanıdır. Hicri takvim ay döngüsüne göre düzenlendiği için, yeniay zamanları Hicri aybaşlarına karşılık gelir.

Mart ayı artık tarla, bahçe zamanı başlar. Bizim gibi ufak ölçekli bahçelerde, uygun havada yabani ot mücadelesi yapılmalı, büyüyen yaban otları henüz tohum dökmeden, köküyle sökülmelidir. Fideler hazırlanmaya başlanır, hatta uygun bölgelerde ay sonunda dikim yapılabilir.

Bu ay ağaç fidanı ve çalı bitkileri dikmek için de uygun bir zamandır, eğer bu ay geçirilirse, sonbaharı beklemek gerekir. Sarmaşık, kokulu süs bitkilerinin budanması için de artık son haftalar. Ağaçları bu zamana kadar budamış olmak daha doğru olur. Ağaç altlarını kazarak havalandırmak için de son günler.

Yine toprağı zenginleştirecek gübreleme işlemi de bahçeye ekim yapılmadan evvel tamamlanmalıdır.

Yani bu ay yaza hazırlık ayı.

ŞUBAT 2020, GÖĞE BAKAN KOCAKARI

Bu yıl Şubat ayı 29 gün çekiyor, yani artık yıldayız.

Dünyanın güneş çevresinde tam bir tur atması, 365 gün 6 saat civarında bir sürede gerçekleşir. Bu durumda bu 6 saatlerin birikerek takvimde belirgin kaymalar yapmaması için her 4 yılda bir şubat ayına 1 gün eklenir. Dört yüzün katları olan yıllarda ise bu ekleme yapılmaz. Böylece takvimde kayma olması engellenir.

Bu artık zamanın neden Şubat ayının sonuna geldiğine ve Şubatın neden kısa olduğuna gelince işte bunun hikayesi çok daha karışık. Eskiden şimdi kullandığımız takvime benzer bir takvimi ilk kullanmaya başlayan Roma İmparatorluğunda yıl Mart ayında başlardı ve sadece 10 ay idi. Ocak ve Şubat ayları ise boş zamanlardı. Daha sonra bu aylar da takvime eklenerek her nedense yılın başlangıcına koyuldu. Bir simetri isteğiyle aylar birbiri peşi sıra bir 30, bir 31 gün çekmesi uygun bulundu. Bu durumda Şubat ayına 29 gün düştü, daha sonra imparatorlar kendi isimleri ile anılan ayların diğer imparatorunkinden kısa olmasın diye kendi aylarını uzatınca (ağustos) şubata daha da kısa zaman kaldı. Yüzyıllar sonra ‘artık’ zamanların takvimde büyük kaymalar yapmasını engellemek için icat edilen fazladan gün de şubat ayına eklendi.

Şimdi kullandığımız takvim bu artık yıl ve 400 yıl katlarında artık yılın koyulmaması kuralıyla oldukça doğru bir şekilde işliyor görünüyor. Benim asıl düşündüğüm şubat ayının 29unda doğanlar, yazık değil mi onlara sadece 4 yılda bir gerçekten doğdukları günde doğum günü kutlayabiliyorlar.

Bu ay herhangi bir tutulma yok, gezegen hareketleri içerisinde en fazla göze batan ayın 17sinden itibaren Merkür gezegeninin retroda olması. Bu durum gezegenlerin yörünge boyutları ve hareket hızlarına bağlı olan bir yanılsamadır, ancak astrologlar bu durumu çok önemser. Bu sefer retro hareket balık ve kısmen de kova (saka) burcunda olacağı için hem kişisel psikolojik açıdan hem de kişinin toplum içindeki rolü açısından yeni kararlar almak pek doğru değil gibi görünüyor. Eskiden alınmış kararları hayata geçirme konusunda bir sıkıntı yok.

Şubat sonunda ise cemreler düşmeye başlıyor, 20 Şubatta havaya, 27 Şubatta suya ve 6 Martta toprağa düşecek. Cemre kelimesi Arapça ‘kor’ anlamına geliyor. Türkçede düşmek kelimesi ile birlikte kullanılmasının sadece şiirsel değil, aynı zamanda bilimsel bir tarafı var. Dünya gezegeninin tek enerji kaynağı güneştir ve dünyaya her türlü ısı (enerji) ancak güneşten ‘düşmek=inmek’ zorundadır.

İlginç olarak, cemrelerin düştüğü günlerde havanın soğuk olması, yağmur hatta kar yağması mümkündür.

Şubat ayında bahçede yapılacak bir sürü iş var. Don olmadığı günlerde ağaç dikimi yapılabilir, mevcut ağaçların ve çok yıllık bitkilerin budama ve gübreleme işleri tamamlanır. Nohut, turp ve bir çok aromatik bitki ve çiçeğin dikilmesi için uygun bir zamandır. Toprağın çamur olmadığı günlerde yabani otlarla mücadele etmek gereklidir. Yani bahçelerde kışın yapılması gereken işlerin bitirilme zamanıdır.

ESKİ USUL OCAK AYI, KAR YAĞARKEN EVDEN ÇIKMAK ZORUNDA OLMAMAK GÜZELMİŞ

Ocak ayı, uzun süredir yılın ilk ayı olarak kabul ediliyor olsa bile bir zamanlar, takvime bile koyulması gerekmeyen aylardan biriydi, çünkü ne tarlada çalışılacak, ne vergi toplanacak, ne de savaş yapılacak zamanlar değildi, bu aylarda insanlar soğuktan evlerinde oturup hayatta kalmaya çalışmaktan başka bir gaye gütmüyorlardı. Fakat her yıl eksik kalan bu 60 gün bazı problemler yarattığı için uzun bir süre sonra, yıl sonuna ocak ve şubat ayları da eklenmişti. Sonunda milattan önce 49uncu yılca Jülius Sezar tarafından ne hikmetse Ocak ayı ilk ay olarak tanımlandı ve hala bu şekilde kullanılıyor.

Bugün bazı değişikliklerle hala kullanmakta olduğumuz bu takvimde ocak ayı yılın ilk günlerine kabul edilmesine rağmen herhangi bir önemli göksel olaya karşılık gelmemektedir. Örnek olarak göksel mevsimle gündönümleri ve gün/tün eşitlikleri ile başlar, yılın ilk günleri ise kış gündönümünden (21 Aralık), on gün sonradır. Hasılı kelam Ocak ayının yılın ilk günleri sayılması Sezar’ın kafasından çıkan ve öylece devam ettirilen bir kabuldür sadece ve herhangi bir anlamı da yoktur.

Ocak ayının bazı özelliklerine gelince, her şeyden evvel Türkçe ismi olan 3 aydan birisidir. Adını, içerisinde ateş yakılan ocaktan almıştır. Adından da belli olacağı gibi en soğuk aylardan birisidir.

Kış mevsimi Aralık, Ocak ve Şubat ayları olarak kabul görürler ve modern takvime göre 1 Aralıkta başlayıp, 28/29 Şubatta biter.

Ancak elbette ki bu kabul doğanın gerçeklerinden biraz daha farklıdır. Çünkü kış gündönümü 21 Aralıktadır ve bu tarihten itibaren 40 gün yılın en soğuk 40 günü anlamına gelen Erbain olarak isimlendirilir.

TDK açıklamalarına göre; Zemharir (zemheri); Farsça zam (kış) ve Arapça harir (uğuldayan)  kelimelerinin birleşiminden meydana gelen bir kelimedir ve genel olarak kış mevsimi anlamına kullanılır. Erbain ise yine Arapça kökenli olup dört sözcüğü ile ilişkili imiş. (Erbain kelimesinin Şiilik için farklı bir anlamı daha varmış, ancak kaynak bulamadığım için o konuyu bir tarafa bırakıyorum.)

Yani bu günkü anlamı ile Erbain kışın (zemherinin) en soğuk 40 gününü anlatır ki bütün Ocak ayı erbain günleri içerisindedir.

Hal böyle olunca da elbette halk arasında bilinen ve bir çok rivayeti olan  bir sürü fırtına da bu ayda meydana geliyor.

Örnek olarak 8 Ocak Zemheri Fırtınası, 14 Ocak Karagoncoloz (kış cini)  fırtınası,  28 Ocak Ayandon fırtınası olarak isimlendiriliyor.

Bugün itibarıyla (7 Ocak 2020) resmen kar altında mahsur kalmış vaziyetteyiz, geçen yıl aynı zamanlarda yine kar altında kalmıştık. Neyse ki tam da geçtiğimiz hafta sonu bahçelerin kış bakımını yaptıracak son bir fırsat bulmuştuk.

Bahçe deyince ben bu konuda tamamen ümmi (cahil) iken her yıl ufak tefek bir şeyler öğreniyorum. Ocak ayı bahçeleri önümüzdeki kış ve bahar aylarına hazırlamak için son bir fırsat tanıyor. En geç bu ayda bahçelerin havalanması için iyice bir sürülmesi ya da kazılması gerekiyor. Mesela bezelye gibi bazı kış bitkilerinin dikilmesi, soğanlı çiçeklerin ekilmesi, ağaç ve bitkilerin gübrelenmesi lazım.

Biz zirai ilaç kullanmadığımız için dönüşümlü olarak göz taşı ve gülleci bulamacı gibi doğal maddelerle toprağı güçlendirme yoluna gidiyoruz. Gülleci bulamacı kireç ve kükürtten, göztaşı bordo bulamacı ise bakır sülfat ve kireçten hazırlanan, toprağı güçlendiren, bir çok bitki hastalığına iyi gelen ve toprakta tortu bırakmayan ilaçlar.

Neyse ki geçtiğimiz hafta sonu hava izin verdi de bütün bunları yaptırmaya zaman bulmuş olduk, yoksa bu kar ne zaman kalkacak, kar kalktıktan sonra çamur ne zaman kuruyacak, mümkün değil kazma  işlemini yaptıramazdık.

Bahçe ile uğraşma benim asli görevim değil, ben sadece aromatik bitkiler kısmı ile ilgileniyorum. Bir çok bitki türü yaşatmayı başardık. Artık yemek yaparken bahçeye çıkıp, defne, adaçayı, biberiye, kekik gibi baharatları taze taze toplayıp kullanabiliyorum. Hem bu tür yıllık bitkileri, hem de nane, kişniş, fesleğen, rezene gibi mevsimlik bitkileri üretmeyi başardım.

Bahçe yapmayı bilen insanlar ne var sanki diye düşünebilir, ancak benim için gerçek bir başarı hikayesidir.

Bir evlik bahçe yapmak sonu gelmez bir yabani ot yolma ve yıl boyu süren hava durumunu, toprağın nemini takip ederek, yani doğayı yakından gözleyerek yapılan bir çok işlemden meydana geliyor. Genel olarak her şeyin bir zamanı var, ancak o zaman diliminde uygun günü kollayıp, doğru işi doğru zamanda yapmak gerekiyor. Bunun için kitabi bilgiler kadar yerel insanların yüzyıllardır biriktirdiği bilgelikten de yararlanıyorsun.

Yıllar geçtikçe bu bilgileri kendin de ucundan bucağından öğrenmeye başlıyorsun. Gayet tatmin edici bir şey.

Geçen yıl bu kadar çok kar yağdığında Sermin’le her gün kar yürüyüşleri yapmıştık, bu yıl ise evden dışarı çıkmaya üşenip pencereden seyretmekle yetiniyoruz. Madem emekliyiz, işe gitmemiz gerekmiyor, bari dışarıda kar yağarken sıcak evimizde oturalım dedik.

Sermin köyden 2 kadına okuma yazma kursu veriyor. İşi bir hayli ciddiye aldı, hafta sonu falan dinlemeyip, her gün 172 saat onları çalıştırıyor. Son 2 günden beri resmi okullarda kar tatili verilince biz de kendi mini okulumuza kar tatili verdik. Dünden beri kar durdu, artık bugün eğitim yeniden başlayacak, bakalım unutmuş olacaklar mı?

Sermin çalışırken ben de 2 gündür ihmal ettiğim müzik çalışmalarımı yapayım bari.

geçen yıl da bu gün aynı manzara vardı
sabah süt tankeri buzda kaydı

GÖĞE BAKAN KOCAKARI, 2020 OCAK

Göğe bakan kocakarı yazılarıma epeydir ara vermiştim, ancak göğe bakmaya hiç ara vermedim.

Karadeniz’de yaşarken, mesela yağmurun yağacağına dair tam olarak hangi bilgiye dayalı olduğunu çözemediğim ama çok net bilgilerim vardı. Sanıyorum, havadaki nemin aniden buhar halden sıvı haline geçtiğini her şeyden önce ciğerlerim hissederdi ve yağmurun yağacağını anlardım. Bunun dışında denizi gözlerdim, renginden, dalgasından, dalganın geldiği yönden ve havanın basıklığından havanın bozacağını anlardım. Eğer bozuk hava; doğudan gelmişse fena vurur kar yağarsa uzun süre kalkmazdı, batıdan yaklaşan bozuk hava ise kısa sürerdi.

Bu geçtiğimiz dönemde yeni memlekette gökyüzünü gözleyerek hava tahminlerinde bulunmaya çalışıyorum. Tabii hemen birkaç tiyo yakaladım. Mesela arkamızda kalan Ağı Dağında sis olursa hava bozuyor. Biz normalde boğazı ve Gelibolu yarımadasını görüyoruz, eğer Semadirek ve Gökçeada görünür hale gelirse, özellikle de Semadirek görünürse bayağı ayaz geliyor demektir. Geçen gönlerden birinde, mevsime göre gayet güzel bir havada bu adayı hiç görmediğimiz kadar net gördük ve tabii arkasından inanılmaz soğuk bir poyraz başladı. Günlerce nefesimiz dondu.

Karadeniz’in en soğuk rüzgarı karayeldir, burada ise poyraz soğuk. İşte bütün bunları ufaktan öğreniyorum.

2020 yılının Ocak ayının en önemli gökyüzü olayı bence 10/11 ocak günü gerçekleşecek ve Türkiye’den de izlenebilecek  olan parçalı ay tutulmasıdır.

Ay tutulmaları bilindiği gibi dolunay zamanlarında gerçekleşir. Bu ay tutulmasının bazı özelliklerinden söz edecek olursak, ayın 13ünde ay dünyaya en yakın konumunda olacak, yani tutulma ayla dünyanın birbirine oldukça yakın oldukları bir dönemde gerçekleşecek. Bu fiziki durumun dolunayın ve bu tutulmanın etkisini daha da artıracağı düşüncesindeyim.

Bu tutulma ayrıca Nardugan Bayramına denk gelmektedir. Nardugan Bayramı, son yıllarda daha çok dikkatimizi çekmeye başladı, çünkü bu bayram ve gelenekleri, Noel, Hanukan gibi bazı dini bayramlar içerisine alınmış ve orijinal halinden oldukça sapmış ve İslamiyet’i kabul eden halklar arasında unutulmuştur.

Nardugan; Aralık ayında yılın en kısa günlerinin artık uzamaya döndüğü 22 Aralık gününden sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Bu bayramda ağaç süsleme geleneği de vardır, hatta dilek ağacı bu bayrama atfedilir. Ben de kış ortasının, günlerin uzamaya başladığı bu günlerin, önümüzdeki tarım mevsimine bereket getirmesi için niyet etmek için çok doğru bir zaman olduğuna inanıyorum.  Baharın gelmesini kutladığımız Hıdrellez günü gibi, bu yıl, Narduganda da, dileklerimi bir ağacın dalına ve oradan da evrene aktarmaya başlayacağım.

Tabii benim Kalandar Analık hikayem de devem ediyor. Burada da 14 Ocak günü yani eski yılbaşında ekmek yapıp, bozuk para vereceğim insanlar oluşmaya başladı. Eğer becerebilirsem bu yıl çuval da gezdireceğim.

Kalandar, Hıdrellez gibi eski Anadolu geleneklerini yaşatmaya ve yaşamaya oldukça özen gösteririm, bu yıl kutladığım bu bayramlara Nardugan’ı da ekledim.

KARAYELDEN LODOSA TAŞINMIŞIM

Bu yıl kış oldukça sert geçiyor. Benim köy denizden 270 metre yüksekte. Denizden sadece 5-6 kilometre uzaktayız ve rakım, son 3-4 kilometre içerisinde birden bire artıyor. Hal böyle olunca da, bizim 4 kilometre aşağımızdaki 2 ayrı köye hemen hemen hiç kar yağmazken, bizim köyün yolu her yıl kardan kapanıyor. Geçen hafta köyümüze bir hayli kar yağdı, o kadar ki tam 1 hafta boyunca evde mahsur kaldım.
Kar; gökte de yerde de Sarıkamış karı kadar güzel, kristal bir kardı. Köyde hava kirliliği de olmadığı için son ana kadar tertemiz, bembeyaz kaldı.
Hani, Özdemir Asaf’ın bir şiiri vardır.
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler.
Anlaşılan bu şiir şehirde yazılmıştı, köyde en kar bile kirlenmiyor. Günler boyunca 40 cm kalınlığında olan kar tabakası bir günlük şiddetli lodos ve beraberindeki yağmur ile birkaç saat içerisinde tamamen yok oldu. Oysa bu güne kadar hep; kar yağar, ertesi gün üzerine katran karası karışır, daha sonra da pis bir çamur olarak ortadan kalkar diye tecrübe etmiştim.
Böylece, evimizde oturarak kar tatili yaptık. Her gün karda, ormanın kıyısında yürüdük, yaban hayvanı sesleri dinledik. Bulutsuz ve karsız gecelerde ise gökyüzü seyrettik.
Kar varken her şey çok güzeldi ama hava lodosa dönünce işler değişti. Sanırım buraya geldiğimiz 2 yıla yakın zamandır, esen en şiddetli rüzgar buydu. Gece o kadar şiddetli esti ki, korkudan uyuyamadım.
Trabzon’da da kar yağınca, özellikle Boztepe’ye taşındıktan sonra, günlerce evde mahzur kaldığım olurdu. Boztepe’deki evde de zaman zaman çok sert rüzgarlar eserdi. Benim ev tepeden şehre ve geniş bir deniz manzarasına bakardı, öyle ki öndeki balkona güverte adını vermiştim. Böyle rüzgarlı zamanlarda, önce bulunan salonda oturmaya korkup, arka taraftaki çalışma odamda zaman geçirirdim.
Karadeniz’de iken korktuğum rüzgar Karayel, yani kuzeybatıdan esen soğuk rüzgardı. Burada ise en sert, en korkutucu rüzgar; lodos, yani güneybatıdan esen ve havayı ısıtan rüzgar.
Demek ki deniz değiştirince, rüzgar da değiştirmiş oldum. Karayel memleketinden, lodos memleketine taşındım.
Lodos sonrasındaki yağmur, arkasından bastıran sis ise çok tanıdık.

Ne de olsa Zemheri zamanı.

Show Buttons
Hide Buttons