Su, benim bildiğim en temel, en başarılı tedavi yöntemlerinden biridir. Bu sadece benim fikrim değil, Anadolu’da ister Selçuklu ister Osmanlı, hangi sağlık hizmeti veren bir külliye gezseniz, mutlaka özellikle de akıl hastalıklarının tedavisinde suyun yoğun bir şekilde kullanıldığını görürüz.
Pagan dinlerden, semavi dinlere kadar bütün dinlerde suya özel bir önem, arındırma gücü ve kutsallık atfedilir. Mesela İslamiyet’te ‘’Zemzem suyu’’ kutsaldır, ancak bunun dışında da suyun kutsal görevleri vardır, namazdan önce abdest alınır, ölüler toprağa verilmeden önce yıkanır, yani Müslüman insanın Allah huzuruna çıkmadan önce su ile arınması lazımdır.
Anadolu’da ayrıca eski Gök Tanrı dininden kalmış olduğunu sandığım bir çok ‘’su geleneği’’ vardır. Örneğin sınava mı gideceksin, hemen bir aile büyüğü suya okur, onu içip sınava gidersin. Kötü bir rüya mı gördün, hemen akıp gitsin diye akmakta olan bir ‘’suya anlatırsın’’, eskiden derelere anlatırken, şimdi şehir insanı musluktan akan suya rüya anlatmaya başladı. Hıdrellezde mutlaka bir su kenarına gidersin ve bunun gibi şu anda aklıma gelen ve gelmeyen bir çok su ritüelimiz vardır.
Ben de suyun tedavi edici etkisine çok inanırım, yıllar boyunca çocuk hekimliği pratiğim sırasında suyu tedavi maksatlı çok değişik şekillerde kullandım.
Çünkü bedenimizin büyük bir kısmı sudur, normal koşullarda beden sıvıları bir çok mekanizma ile titizlikle dengede tutulur. Beden sıvıları denge halinde değilse gerçek bir sağlık halinden söz edilemez.
Kalp hastası iseniz, yani kalbiniz bedeninizdeki suyun dolaşımını sağlayamıyorsa, böbrek hastası iseniz, yani böbrekleriniz atılması gereken suyu atamıyorsa, ya da organik veya psikolojik nedenlerle beyninizin vücut sıvılarını dengeleyen mekanizmaları bozuksa, yani sadece sayılı patolojik hallerde vücut sıvıları artar.
Vücut sıvılarının azalması ise özellikle de çocuklarda çok daha kolaydır. Biraz ishal olsa, biraz ateşi çıksa çocuğun beden sıvısı hemen eksilebilir. Eksik olan sıvıyı yerine koyunca da çocuklar hemen kendine gelir (saksıda boynunu bükmüş çiçeğe su verilmiş gibi).
Bir çocuğun ateşi çıktı mı tanısını hemen enfeksiyon diye düşünmek doğru değildir. Mutlaka dehidratasyon (susuzluk) ateşini de düşünmek lazım. Aslında ateş ile beden sıvıları arasında bir çeşit yumurta tavuk ilişkisi vardır. Ateş mi susuzluktan, susuzluk mu ateşten anlaması her zaman çok kolay olmaz.
En doğru yaklaşım (elbette bilinci açık olan, kalp ve böbrek hastası olmayan) ateşli çocukları hidrate ederek (sulamak, su içirmek, artık ne derseniz) tedavi etmektir. Ateş zaten susuzluktan kaynaklandıysa tedavi etmiş olacaksınız, yok eğer enfeksiyon gibi bir başka nedenden kaynaklandıysa da ateşi düşürmüş olacaksınız. Hem de ateş düşürücü bir sürü ilacı boşu boşuna kullanmış olmayacaksınız.
Su içirirken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var elbette. Suyu aniden çok fazla miktarda vererek çocuğu kusturmamak lazım. Bir de şunu unutmamak lazım, çocuğun ne kadar su içtiği önemli değildir, önemli olan beden sıvılarının yeterli olup olmadığıdır. Bunu kontrol etmek için de en kolay ve güvenilir yöntem çocuğun idrar rengini takip etmektir. Ateşli çocuğun idrar rengi iyice açılmadan yeterli su içirdiğinizi düşünmeyin.
Ateş düşürmek için suyun ikinci kullanılma şekli de çocuğu ılık su ile yıkamaktır. Ancak unutmamak gerekir ki, yeterli miktarda su içmemiş bir çocuğu dıştan soğutmanın bir anlamı yok.
Burada değerli hocam Prof Dr Şinasi Özsoylu’yu anmadan geçemeyeceğim. Çocukları asla soğuk suya sokmayın, mutlaka ılık su ile yıkayın derdi. Ben de onun izinden giderek hiçbir ateşli çocuğu aniden soğuk suya maruz bırakmadım. Aksine eğer suya sokacaksam önce kendi beden ısısına yakın derecede suya sokup, çocuğu titretmeden suyun ısısını yavaş yavaş düşürerek duş yaptırdım. Çünkü ateş sırasında cilt damarları genişleyerek fazla ısıyı dışarı atmaya çalışır. Aniden soğuk su şoku uygularsanız ciltteki kılcallar kasılıp bütün ısıyı beden içinde hapsedecektir. Nasıl ki soğuktan donmuş bir insanı aniden ateşin yanında ısıtamazsanız, ateşli bir çocuğu da soğuk su ile soğutamazsınız.
Ayrıca bir de şunu gözledim, bir çocuğun ateşi çok yüksekse, deyim yerindeyse çocuk volkan gibi yanarken, el ve ayakları buz gibi ve nemli oluyor. Böylece aile çocuğu daha da çok sarma ihtiyacı hissediyor. Özellikle de havale geçiren bir çocuğa ateşi var mıydı diye sorarsanız bazen hayır yoktu, eli ayağı buz gibiydi diye cevap alabiliyorsunuz. Bunu çok denedim, ateşli bir çocuğun el ve ayakları soğuksa, ateşi mutlaka 39 derecenin üzerindedir.
Yüksek ateşin neden el ve ayak gibi bedenin uç kısımlarını soğutuyor pek anlamış değilim. Ancak biyolojik mekanizmalar sadece dar ‘’normal’’ sınırlar içerisinde normal işler. Bu sınırların dışına çıkıldı mı organizmanın durumu düzeltmek için vereceği cevap, her zaman organizmanın bütününün lehine olmayabilir. Muhtemelen belli bir ısı seviyesinin üzerinde cilt damarlarının üzerindeki bir kontrol mekanizması bozuluyor ve en uçlardan başlayarak, genişlemeleri gereken kılcal damarlar daralmaya başlıyor diye düşünüyorum.
Neden yüksek ateş çocukların el ve ayaklarını soğutuyor, bilen varsa beni de bilgilendirsin lütfen. Bunun biyokimyasal bir izahı varsa, kılcal damarlardaki eocasonoid ve prostoglandin metabolizmasının bozulması sonucunda olmalı diye düşünüyorum. Ama bilimsel dergiye yazmadığıma göre işin bu kısmı beni bu yazıda ilgilendirmiyor.
Eli ayağı buz gibi olan ateşli bir çocuk gördüğünüzde onun, üzerini açıp, ayaklarını mutlaka sıcak suya sokarak ısıtmak lazım. Sıcak su torbası, battaniye vs bu durumda pek işe yaramıyor, anladığım kadarı ile ayakları sıcak suya sokunca her noktası eşit derecede ısıya maruz kaldığı için kılcal damarlardaki bu tuhaf soğuma hali ile çok daha kolay başa çıkılıyor. Ayakları bu şekilde ısıtılan çocukların çoğu bol miktarda terler ve ateşi düşer, çocuğa daha sonra ılık duş da aldırabilirsiniz.
Tekrar ediyorum, çocuğa ne kadar duş aldırsanız da eğer yeterince su içirmezseniz çocuğun ateşi etkin bir şekilde düşmeyecektir.
Benim düşünceme göre ateş düşürmek evde yapılabilecek bir iş, acile götürüp de boşuna çocuğa ‘’serum’’ taktırmak sadece şehir efsanesi. Serum takılıp da ateşi düşen çocuk, sadece evde yeterli su içirilmemiş çocuktur.
Aslında vücut sıvılarını dengelemediğiniz bir hastanın ateşini, ateş düşürücülerle kolay kolay düşüremezsiniz. Çocuk da durduk yere sürü ilaç almış, hem ateşi düşmemiş, hem de boşu boşuna karaciğeri yorulmuş olur.
Ateş düşürmek için en basit ama etkili ilaç sudur. Ama modern dünyada nedense hem ailelerin, hem de doktorların pek çoğu ateşi düşürmek için ilaçlara daha çok güvenir. Çocuğa su içirmeyi bir tedavi şekli olarak düşünemez.
Oysa suyun tedavi edici, şifa verici özelliği bin yıllarca, binlerce bilgenin gözleminden süzülmüş, eski fakat zamanla değerini yitirmemiş bir gerçektir.