Daily Archives: 19 Nisan 2021

KORONA GÜNLÜKLERİ; DÜNYADA SALGININ BİRİNCİSİ OLMUŞKEN, KENDİ DERDİMİ UNUTTUM, KRALİÇENİN DERTLERİNE GARK OLDUM.

Bu hafta itibarıyla salgın konusunda çok ilginç bir noktadayız. Her şeyden evvel Türkiye nüfusuna oranla en çok vaka sayısı olan ülke haline geldi. Yani ülkemiz salgında birinci. Bu da yetmemiş gibi Çanakkale de Türkiye’de birinci sıraya yerleşti. Şu anda haftalık vaka sayımız kabaca binde bir. Acil durumunuz yoksa hastanelere gelmeyin deniliyor. Yoğun bakımlar ise dolu durumda. Neyse ki şehrimizde aşı oranı ülke geneline göre daha yüksek. Bizim bölgedeki köylerde ve bizim köyde ilk defa hasta var. Komşu köylerimiz karantina altında, giriş çıkışı önlemek için köye giden yollara mıcır barikatları kurmuş, arkasına da araba park etmişler. Bizim köyde de vaka sayısında artış var yani biz de her an karantinaya girebiliriz.

Elbette biz kişisel önlemleri iyice artırdık,  şehre inişleri iyice kısıtladık. Bol bol açık havada yürüyüş yapıyordum, ancak april 5, sitte-i sevr soğukları bu yıl bol yağmur getirdi. Yani yürüyüş yapmak için de bahçede çalışmak için de havalar izin vermiyor. Ben de bahar temizliği yapmaya karar verdim, perdeleri filan yıkadım, yorgunluktan canım çıkıyor. Bu son günlerde Afrika’dan gelen çöl kumları üzerimize yağıyor, ancak bu gibi şeylere son bir yıl içinde artık alıştık, başımıza meteor düşüyor, aldırmıyoruz.

Gene de eski hayatlarımıza dair alışkanlıklarımıza dahil edebileceğimiz en ufak bir sürpriz, farklı bir şey için nasıl bir açlık içindeyim anlatamam.

Geçen hafta  İngiltere Kraliçesinin kocası öldü. Ben de bu haberin ve eklerinin ardını takip ederek epeyce oyalandım. Hele bir haber aklımdan çıkmadı, sosyal medyada dük acaba corona aşısından mı öldü diye bir yorum vardı. Vallahi  demek ki herkes hem virüsün hem de aşının üzerine komplo üzerine komplo teorisi üretiyor. Gerçek çizmesini giyene kadar yalan dünyayı dolanırmış, kimsecikler bilim insanlarının söylediğine inanmıyor. Bizde aşı sırası gelen her 4 kişiden biri, aşının kendisine zarar vereceğinden emin olduğu için aşılanmadı.(Daha dün, yeni teknoloji aşıdan olacağım diye beklerken hastalanarak yoğun bakıma yatan genç bir pediatristin haberini aldım.)

Evet; bence de kraliçesin kocasını aşı öldürdü, yoksa sadece 99 yaşında, daha hayatının baharında, sapasağlam (yıllardan beri  ciddi sağlık problemleri var, ama olsun o kadar kusur kadı kızında da olur) adam durduk yerde neden ölsün, değil mi?

Adam öldü, bana iş düştü. Bütün hafta; cenaze planlarını, kaçak torunun ne yapacağını, karısının törene gelip gelmeyeceğini  takip ederek gönül eğledik. Daha sonra da corona tedbirleri altında töreni seyrettik, ancak derdimiz gene ölen değildi, prensler bir araya geldiler mi, kraliçenin çantasında ne vardı, gelinler ne takmıştı gibi dedikodu malzemesi çıkabilecek ne varsa onları izlemekti.

Corona tedbirleri kapsamında  cenazede çok az sayıda katılımcı vardı, onlar da kapalı alanlarda  maske taktılar. Ancak bence törendeki kilise korosu işi bozuyordu, aralarındaki mesafe, normal konuşma mesafesine göre ayarlanmıştı. Oysa şarkı söylerken nefes daha uzağa kadar gider, yani koro elemanlarının arasındaki mesafeyi uygun bulmadım. Bu kadar dikkatle izledim, ne yalan söyleyeyim.

Neyse ben tek değilmişim, bütün gazeteler de prenslerin konuşmasından tutun, karısının gerdanlığına kadar haber yaptılar.

Kafamdaki dedikodu çarkları tıkır tıkır çalıştı,  günlerce kendi dertlerimi unutup fukara  Diana’nın gariban yetimciklerine (kazık kadar herifler)  yandım.

Aslına bakarsanız, kraliçe ve dolayısıyla İngiltere, bir zamanlar üzerinde güneşin batmadığı imparatorluğun uzantısı kraliyet sayesinde ‘The Commonwealth’ birliğin dolayısıyla muazzam bir gücü, ufacık bir adanın egemenliğinde toparlıyor.

Bence, bu korona ( taç demek) salgını bu birliğin de dolayısıyla Kraliyetin de sonunu getirebilir. Çünkü bu gibi olağanüstü haller, normal zamanlarda akla gelmeyecek çözümler ilham eder. Mesela Avusturalya ve Yeni Zelanda’nın kendilerini imparatorluktan ayrı bir ülke olarak tanımlamaları, Çanakkale savaşı sonrasıdır.

Benim içime doğduğu kadarıyla  şimdiki kraliçenin ölümünden sonra, hele de bu arada mesela Kanada ya da Avustralya gibi büyük bir ülke commonwealthdan ayrılmış ise, kraliyetin sonu gelecektir.

Aile fertlerinin, Prens Harry’e bu kadar kızgınlık göstermelerinin bence en büyük sebebi, aileden birinin (hiçbir zaman kral olmayacak, ancak gene de çok önemli birinin) kraliyet ailesinden kendi gönlü ile ayrılması, halkta kraliyetin vazgeçilmez bir şey olmadığı fikrini uyandırır diye korkmaları.

Gördüğünüz gibi bu dar zamanda, hiç başka derdim yokmuş gibi ben de kraliyet ailesi üzerine bayağı zihinsel mesai yaptım.

Aslında bu aileyi masal kahramanları gibi izlemeyen var mı bilemiyorum. Benim gençliğimde Prens Charles modaydı, çok çirkin ve çok demode bir adam olduğu için hiçbir zaman sahne ışıkları üzerinde olamadı. Ne zaman ki piyasaya Diana çıktı, kadın yıllar boyunca, yok düğünüydü, çocuklarıydı, seyahatleriydi, sevgilileriydi, yeme bozukluğuydu, mayın tarlası, AIDS hastası resimleriydi, ölümüydü derken, hepimize bir peri masalı yaşattı.

Kadında belirgin bir şekilde yıldız tozu vardı ve bu cazibesinin kaynağı da olağanüstü ayrıcalıklı yaşamına karşılık, bu dünyadan bir insan olduğunun kolayca anlaşılabilmesiydi.

Benim kanaatime göre, ondaki star ışığı şimdi ailede sadece Harry’de  var,(gerçekten artist olan karısı bile onun kadar star tozu taşımıyor). Geri kalan aile fertlerinin hepsi kendini bulunmaz Hint kumaşı sanan sevimsiz sinameki ordusu.  Yani aslında aileden sadece bir prens gitmedi, ailenin sempatik yüzü gitti.

Ne demişler, kızın varsa ölene kadar  var, oğlun varsa el kızını alana kadar var.  Bazı sosyal ilişki modelleri kişilere, ayrıcalıklara göre değişmiyor. Bence bu çocuğun evliliği de uzun sürmeyecek ama bu gün bu kadar kehanet yeter.

Boş kalan zihin şeytanın çalışma odasıymış, ben de zihin boşaltıyorum böyle.

Show Buttons
Hide Buttons