Daily Archives: 23 Haziran 2021

KORKUYA VERİLEN BEDENSEL CEVAP TİPLERİ, KORKUNUN BEDENDE BIRAKTIĞI (BELKİ DNA’ DA BİLE) KAYITLAR

Bu günlerde ‘Beden Kayıt Tutar’ isimli bir kitap okuyorum, kitapta yaşanmış travmaların (korkutucu deneyimler) bedende nasıl kayıt edildiği ve çeşitli hastalıklara zemin hazırladığından söz ediliyor.

Kitabı okudukça ‘korku’ deneyiminin insan üzerindeki etkileri, daha da çok korku duygusu ve kendi korku deneyimlerim üzerine düşünüyor ve bazı çıkarımlarda bulunuyorum.

Korku duygusunun ortaya çıkması başlıca iki şekilde oluyor. Korku; içinde yaşadığımız anda meydana gelen gerçek bir tehlike karşısında ya da herhangi bir tehdit yokken, görünürde korkutucu bir şeyler bulunmazken ortaya çıkabiliyor.

Gerçek bir tehlike karşısında ortaya çıkan korku organizmanın hayatta kalmasını sağlayan oldukça sağlıklı bir duygudur. Tehlike anında (çok kısa bir özetle) sempatik sinir sistemi aktive olur, adrenalin ve benzeri homonlar salgılanır ve bedende ‘savaş ya da kaç’ şeklinde fizyolojik cevaplar silsilesi meydana gelir. Kan basıncı artar, kaslara kan (ve şeker) hücum eder ve koşmaya ya da savaşmaya başlarsınız.

Mesela yakınlarda bir yerde elinde silahla sağa sola ateş eden birini gördünüz, freni patlamış bir araç üzerinize doğru geliyor, aniden patlayıcı bir ses duydunuz, bu gibi durumlarda korkmak en sağlıklı duygusal cevap olacaktır. Çünkü organizmanın hedefi hayatta kalmaktır.

Gerçek tehlike karşısında hormonların verdiği yanıt tektir, ancak her insan bu hormonal değişikliğe aynı şekilde tepki vermez. Adrenalin artmasına verilen fiziksel cevap KAÇ/SAVAŞ gibi özetlenebilse de hiç de azımsanmayacak bir gurup DONAKALIR. Hareket edemez, ses çıkaramaz (çok meşhur bir örnek olarak, karatede siyah kuşak sahibi bir kadının vahşi tecavüze uğraması sırasında saldırgana saldıramamasıdır).

Korktunuz ve adrenalin salgıladınız. Acaba fizyolojik cevabınız savaşmak mı, kaçmak mı, donakalmak mı olacak?

Genel olarak her insanın kendi adrenaline karşı verdiği fizyolojik cevap tek tip oluyor, bir insan savaşçıysa savaşıyor, kaçıcıysa kaçıyor, donucuysa donuyor. Yani bir insan stres karşısında bir gün donarak, diğer gün kaçarak ya da savaşarak cevap vermiyor.

Bu cevabı nasıl yaşadığınız (birçok hastalığın temelinde yatan ana nedenlerden biri olmalı) sizin daha önceki yaşam deneyimlerinize, genel ruh halinize, bedeninize ve hayatınıza bakış açınızla ilintili olacaktır.

Örnek verecek olursam, birçok kadın hissettiği ani bir korku karşısında çığlık atar (bu bir savaş mekanizmasıdır, yüksek ses düşmanı korkutabilir). Birçok erkek kendini tehdit altında hissettiği zaman sesini yükseltir, ayağa kalkar, kollarını açar (fiziksel bedenini olduğundan büyük gösteriyor) ya da gerçekten kavgaya tutuşur, bu da bir savaş durumudur.

Bazı insanlar ise tehlike sezdikleri ortamlardan uzaklaşır, başına iş çıkaracağını düşündüğü sohbetlere katılmaz, korktuğu kişiye fazla görünmez, bu gibi durumlar modern zamanda sempatik sistemin tetiklediği kaçma cevabıdır (ne de olsa eskiden olduğu gibi peşimizden yaban hayvanları kovalamıyor).

Donakalanlara gelince (hayvanlar da saldırıya uğradıklarında ölü taklidi yaparak bazı durumlarda avcıdan kurtulabiliyorlar), çığlık atamaz, kendilerine bir haksızlık yapıldığında cevap veremez, sözlü sınavda tutulur, hatta üzerine doğru gelen arabadan kaçamaz, öylece bakakalır.

Ben donakalırım, donmanın daha iyi anlaşılması için kendi deneyimlerimden örneklendireceğim.

Şehirlerde şiddetli ve sürekli terör yaşandığı bir dönemde üniversite okudum, bir olay patlak verdiğinde olduğum yerde kalakalırdım,  mümkün değil ayaklarım yerden kalkmazdı, bu sayede herkes koşarken geride kalırdım ve ben hiçbir hareket yapmadan tehlike benden uzaklaşmış olurdu. O zamanlar bu durumu ‘korkusuz’ olmama bağlamıştım.

Bu son cümle içinde de korkunun bir kaç önemli özelliği barınıyor. Bunlardan birincisi insan yaşadığı duygunun korku olduğunun farkında olmayabilir, korku hayatımızda düşündüğümüzden çok daha fazla yer kaplıyor.

Bir başka özellik de mesela savaşlar ya da aile içi şiddet gibi, eğer korkutucu durum çok uzun süreli olursa kişi kronik adrenalin deşarjına karşı tolerans geliştiriyor, fiziksel belirtiler bu kadar şiddetli hissedilmiyor.

Bu donakalma hadiselerimden birini ayrıntılı anlatayım. Mecburi hizmetteyken, bir akşam evimde misafirlerim vardı, o akşam, bekar evimdeki neredeyse bütün tabak çanağımı yıkamış ve tezgahta düzenlice dizmiştim. Ertesi gün yemek yedikten sonra çıkan bulaşığı  yıkadım, niyetim bunları kurulayıp dünden kalan tabak çanak yığınını da  toplarlayıp hepsini her zaman yaptığım gibi  duvarda asılı bulunan dolaba kaldırmaktı. Fakat kendi tabağımı yıkarken, içime  derhal mutfaktan uzaklaşmamı gerektiren garip bir his girdi (deprem öncesi hayvanların ne hissettiklerini biliyorum sanırım).

Elimdeki tabağı evyeye atıp kapıya yöneldim, tam çıkarken mutfaktan bir çıtırtı geldi geri baktım.  Ve bundan sonrası yavaşlatılmış çekim gibi, gözlerimin önünde mutfak dolabı duvardan koptu, önce musluğa çarptı, musluğu koparıp, yarım takla atıp, tezgahtaki bütün tabakları süpürerek yere düştü, bundan sonra taklasını tamamlayarak, karşı duvara yaslı duran buz dolabının kapısını göçerterek durdu.

Bu sırada kamyon kazası olabilecek bir gürültü çıktı. Ben mutfak kapısında öylece bakakaldım. Gürültü o kadar büyüktü ki bütün komşular koşup kapıma geldiler, kapıyı açtım ve  sadece parmağımla mutfağı gösterip ‘şey oldu’ diyebildim.

O kadar donuktum ki, komşum hemen evini açıp beni kendi evine itekledi, kızı süpürge faraş evime dalarak temizlik yaptı. İyiyim demem aldırmayıp, bileklerime kolonya sürdüler, şekerli sular içirdiler, biri nane yağı koklattı. Meğer korkudan donan bir insan için yapılabilecek en iyi şeyi yani sosyal desteği vermişler.

Korku eğer görünürde bir tehlike yokken ortaya çıkıyorsa, muhtemelen herhangi bir durum, daha önce yaşamış olduğunuz korku deneyimi tetikler ve bedeniniz o anda aynı tehlike karşısındaymışsınız gibi yanıt verir.

Şimdi anlatacağım bu tip ilgili bir deneyim.

Geçenlerde evde temizlik yapılıyordu, ben de köyde yürüyüşe çıkmıştım, temizlikçi kadın telefon açıp evde elektrik olmadığını söyledi. Jeneratör var, ama sadece köyün elektriği kesilince devreye giriyor, evin sigortası atması durumunda devreye girmiyor. Kadına sigorta atmıştır dedim ama hayır baktım sigorta atmamış dedi.

Ben birden bire donakaldım, eve dönmek istiyorum ancak bacaklarıma sanki taş oturdu, bacaklarımı adım atmaya bilinçli bir şekilde komut verip, yürümeye zorlayarak, perişan halde eve döndüm. Normalde kilometrelerce yürüyüş yapabilirim ama o 500 metre bacaklarımı mahvetti, 3 gün ağrıdan merdiven inip çıkamadım.

Çünkü, köye ilk taşındığımız günlerde köyün elektrik trafosuna yıldırım düşmüştü ve elektriğe takılı her şey bozulmuş, eve günlerce tamirciler gelip gitmiş, oldukça sıkıntı çekmiştik. Hatta elektrikli cihazlardan birinin bozuk olduğu ilk anda fark edilmemiş olduğundan bu olaydan aylar sonra ciddi bir yangın tehlikesi atlatmıştık.

Kadın bana sigorta atmamış dediği andan itibaren beynim sadece sigortanın attığını, kadının alt kattaki genel sigortaya bakmadığını söylemesine rağmen, bedenim bu zor durumu hatırladı ve korkuya verdiğim donma reaksiyonunu verdi. Sonuç olarak, beden korkuyu kayıt ediyor, tehlikeyi sadece hatırladığında da aynı tepkiyi veriyor.

Şimdi anlatacağım ise çok daha farklı bir şey. Sizin hiçbir zaman karşılaşmadığınız, karşılaşma imkanınızın çok düşük olduğu durumlara karşı da korku geliştirebiliyorsunuz. Mesela sürüngen, kemirgen, örümce, böcek korkusunun, hayatında gerçek fare, yılan görmemiş, apartman dairelerinde yaşayan insanlarda bile ne kadar yaygın olduğunu görünce, çok eski dönemlerde insan genlerine epigenetik olarak işlenmiş bir şey olduğunu düşünüyorum.

İnsanların korktuğunu kolayca anlayamamalarının bir diğer sebebi de korkunun midede, kalpte ya da başka organlarda ağrı ya da rahatsız edici duygularla ortaya çıkmasıdır.

Korku, dozunda ve yerinde yaşandığı zaman sağlıklı bir duygu olmasına karşılık, beyin ve beden üzerinde kalıcı etkiler bırakıp, adeta ruhunu damgalayarak insanı zapt  edebilir. Bu hastalık hali akut, tekrarlayıcı ve kronik olabilir.

Acaba hastalık geliştirme riski daha yüksek olan bir fizyolojik cevap tipi var mı? KAÇ/SAVAŞ gibi aksiyon alarak cevap verenler daha şanslıdır, DONAN ise hastalık geliştirmeye, kapanmaya, sosyal izolasyona daha yatkındır diye düşünüyorum.

O anda yaşanılan tehlike, ya da daha önceki bir deneyime atfen ortaya çıkan korku karşısında insanın bilinçsizce verdiği kaç, savaş, don şeklindeki cevabını değiştirebileceği güvenilir bir yöntem var mı, bilemiyorum.

Son olarak cesaret korku duymamak değildir, riski hesaplayarak göze almaktır. Risk hesabı yapmadan ortaya atılmak başka bir şeydir (akılsızlık, kendine zarar verme isteği…).

Show Buttons
Hide Buttons