Daily Archives: 23 Ağustos 2021

KÖYDE HASAT (BU MEMLEKETTE SEBZE MEYVE CENNETTEN İNMİŞ) VE DÜĞÜN ZAMANI..

Bu memlekette olan meyve sebze, ne kadar güzel olabilecekse o kadar güzel oluyor. Bizim köy Lapseki’ye yakın bir yerdedir. Bizim köy biraz yüksekte kalsa da 3/4 kilometre aşağımızda şeftali bahçeleri başlıyor, Umurbey’den Lapseki’ye her yer şeftali bahçeleri ile dolu.

Eskiden sadece eti pembe beyaz olup, çekirdeğinden ayrılmayan, bir de eti sarı olup, kolayca çekirdeğinden ayrılan iki tür şeftali bilirdim. Son senelerde bir de tüysüz şeftali (nektarin) çıkmıştı. Buraya gelince hem şeftalinin hem de nektarinin bir çok çeşidi olduğunu öğrendim. Bazıları erkenden, diğerleri daha geç olgunlaşıyor. Bazıları çekirdekten kolayca ayrılırken, diğerleri ayrılmıyor. Meyve rengi de sarı, pembe/beyaz, hatta kırmızı bile olabiliyor. Nektarinin de beyazı var, erken geleni var, eriğe benzeyeni, tüysüz şeftali şeklinde olanı var. O kadar ki mesela Bayramiç beyazı (Lapseki’de de yetişiyor) adıyla coğrafi işaret almış nektarin çeşidi var. Hepsi de cennetten çıkma, hele de dalından yiyince bir daha meyve beğenemez oluyorsunuz.

Geçen hafta Lapseki’de bir şeftali bahçesini ziyaret ettik, bahçenin sahipleri hem arkadaşlarımın akrabası hem de rahmetli Nasuh Eniştemin ahbaplarıydı. Lapseki’nin meyvesi dalda kalmaz sözünü gerçekleştirecek bir şeftali bahçeleri var, bu aile ticari üretim yaptığı için 6/7 çeşit nektarin ve şeftali ağacı dikmişler, olgunlaşma zamanları değişik olduğundan Hazirandan, Ekime kadar meyve topluyorlar. Biz de yiyebildiğimiz kadar yediğimiz yetmezmiş gibi evlerimize de birere kova dolusu şeftali götürdük. Harika bir gündü.

Bu günlerde bir de kutsal incir mevsimi başladı. Normalde geçen yıllarda Ağustos ayı boyunca incir yemeye başlardık, ancak bu sene incir zamanı Karadeniz’deki gibi Eylül’e sarktı.

Zaten Çanakkale incirleri Ege incirlerinden çok hem lezzet, hem de şekil olarak Karadeniz incirine benziyor. Bizde biri beyaz, diğeri siyah incir veren iki ağaç var. Memleket incirini aramıyor, şimdilik beyaz incir olgunlaştı, bir iki güne kalmaz siyah da yenecek hale gelir.  Geçenlerde Bozcaada yolundaki bir köye (Mahmudiye) gitmiştim, orada  pembe kabuklu ve  çok lezzetli bir incir çeşidi daha tattım. O da lezzet olarak Karadeniz incirine benziyor.  Ne de olsa iki denize de yakın coğrafya. Zaten, Kaz dağları koca kütlesiyle, iklim ve flora açısından Çanakkale topraklarını Ege’den farklılaştırıyor.

Mahmudiye’de de arkadaşımın akrabaları yaşıyor. Bu bölge de bilindiği gibi domatesleriyle ünlü bir bölgedir. Hafta sonunda ailecek kendi salçalarını  yapma imeceleri vardı, ben de katıldım (böyle şeyleri kaçırmamaya çalışıyorum, her adetleri bizimkinden farklı, gözlem yapıyorum, öğreniyorum). Salça yapma işi değil ama işin boyutu oldukça farklı, mesela odun ateşi yakıldı, dev leğenlerde kaynatıldı, makinede çektirildi, tekrar kaynatıldı… 

Tarım işi bizim alışık olduğumuz gibi 2 lahana, 5 mısır şeklinde olmadığı için hayatımda görmediğim tarım makineleri görüyorum. Bu evin ilk katı, eski Anadolu evlerinde olduğu gibi hayat yani işlik şeklinde düzenlenmişti. İçinde dev boyutlu  leğenler, bidonlar, kepçeler, tonlarla kavanoz, tahta karıştırıcılar ve bunun gibi sayısız araç gereç vardı.

Eskiden bizim Pazar’daki evde bir süt mutfağı vardı, orada kazanlar, bakraçlar filan dururdu,  sütü, kaymağı birbirinden ayıran bir de makine vardı. Fonksiyon olarak ilişkili olsa da peynir bu mekandan tamamen bağımsız, dışarıdaki bir sobada pişirilirdi.  Gittiğimiz köydeki evin alt katı tamamen işlik şeklindeydi, üst kat ise sadece iş zamanı kaldıkları ev.

Her köyün en iyi olduğunu düşündüğü bir ya da birkaç ürünü var. Bence bu şehirde her ürün çok güzel oluyor, sadece narenciye alanı biraz kısıtlı.

Bir hafta on gün sonra da bağ bozumları başlayacak. Bozcaada efsanesine göre dünyada üzüm ilk kez burada ehlileştirilmiş, buna gönülden inanıyorum, çünkü her yer yabani asma dolu. Bizim bahçede bile kendiliğinden büyüdü, yabani asmanın yaprakları biraz daha ekşi oluyor (köyde yalancı dolma sarmak için tercih ediliyor), ehil üzümlerle aynı zamanda salkım verse de, olgunlaşmıyor, bir müddet sonra salkım yok oluyor.

Biz de ilk geldiğimizde, bahçeye hepsi farklı cinsten, 10/15 tane asma dikmiştik. Bu seneye kadar asmalara bakmayı pek becerememiştik, ya da çok genç oldukları için meyve vermemişlerdi, verdikleri az miktardaki üzüm de paslanmıştı. İlk defa geçen sene minik bir kasayı dolduracak kadar üzüm toplamıştım. Bu yıl ise biraz daha bilinçli bir şekilde bakım verdik, çapalamasını, budamasını, organik ilaçlarını güzelce yaptık. Böylece bu yıl bir hayli üzüm oldu, bazı salkımlar  olgunlaşmaya başladı. Sanırım Eylülün ilk haftasında biz de evde kendi çapımızda bir bağ bozumu yapabileceğiz. Bu sonbahar bol bol üzüm yemeyi, bazılarını kurutmayı, hatta pekmez şıra filan yapmayı planlıyorum. Üzüm zamanı da burada hemen her ev kendi şarabını yapıyor, şarap yapan birilerine musallat olmaya karar verdim.

Tabii bir de uzun karantina dönemlerinden sonra düğün mevsimi de açıldı. Geçen ay İzmir’de çok sevdiğim bir arkadaşımın kızının düğününe gitmiştik. Muhteşem bir kır düğünü yaptılar. Kendimizi masal dünyasında zannedeceğimiz kadar hoş bir ortam vardı. Bu hafta ise bizim köyde bir düğüne katıldım (Gene kendimce, paralel evrenlerde yaşıyorum zannı yarattım).

Köydeki düğün şehirdekinden elbette çok farklı idi, aslında bizim köy düğünlerine de hiç benzemiyordu.

Her şeyden önce bu bölgelerde bol miktarda Roman yaşıyor, yani buralar müzik, ritim ve oyun havası cenneti, burada insanlar hayatın tadını çıkartmayı iyi biliyorlar, her vesile ile birlikte eğleniyorlar. Deve güreşi mi arasın, hayır yemeği mi, düğün dernek mi ne arasan var. Her türlü eğlence toplu halde yapılıyor, müzik, dans ne ararsan var.

Düğünlerde en çok dikkat çeken şey  kadınların giysileri. Ben dünyanın her yerinde düğün gördüm, süslü kadın gördüm, buradaki kadınların süsünü Hindistan’da bile görmedim.

Buraya gelmeden önce dünyanın en süslü kadınları Hint kadınlarıdır sanıyordum. Onlar tarlada çalışırken bile ayak parmakları dahil bir sürü yüzük takarlar, giysileri rengarenk ve pullu, payetlidir. Anadolu kadınları da kaftanlar, süslü şalvarlar giyerler, ancak buradakiler bir başka.

Hemen her kadın altı şalvar şeklinde olan parlak renkli bir kıyafet giyiyor. Bu kıyafet bazen kumaşı kapatacak kadar yoğun işli oluyor. Bazılarının ise kumaşları tamamen pullardan meydana geliyor. Bu kadar parıltılı giysiler daha önce hiç görmediğim bir şey. Üstelik kollarına dirseklere kadar bilezikler, boynuna üçer beşer gerdanlıklar takılıyor. Ayakkabılar, çantalar, şallar, başörtüleri, hepsi yanardönerli.

Bir başka dikkat çeken şey de, hani böyle süslü giysilerle pişti olmak istemezsiniz, bunlarda hiç öyle dertler yok, aynı ailenin iki kadını aynı elbiseden yaptırıp, ikiz gibi giyinip geliyorlar.

İlk dansı gelinle damat açıyor, dans bittiği anda müzik oyun havasına dönüyor, bir anda herkes piste fırlıyor. İnanamadığım bir görüntü meydana geliyor, mesela pistte 20 kadın dans ediyorsa en 10/12 kadın çift giyinmiş oluyor. Elbiselerin hazır olmadıklarından eminim, çünkü çok özenilmiş, belli ki düğün elbisesi bu  yörede çok önemli, muhtemelen iki elti, ya da gelin görümce arasında kıskançlık olmasın diye aynı elbiseyi diktiriyorlar.

Düğünlerde giyilecek elbiseye çok önem verildiğini Semra’dan biliyorum. Rahmetli de, yeğenleri artık evlilik çağına geldikleri için bir düğün kaftanı işlettirmeyi planlıyordu. (Ben normal etekli kaftan sanmıştım ama buradaki kıyafetler tulum gibi, altı şalvarla pantolon arası bir şey.)

İki yıl önce bir düğün için işlemeli bir kaftan almıştım, ancak buradaki düğünlerden sonra gözüme çok yavan göründü, acaba bir sultan kaftanı da ben mi işlettirsem diye aklımdan geçirmiyor değilim.

Bu arada düğün öncesinde de evlere davetiye niyetine şeker dağıtılıyor ve camiden anons yapılıyor. Bazı evlere evlenenle yakınlığına ve maddi imkanlarına bağlı olarak, şeker yanında, sabun, oyalı çember gibi şeyler de gönderiliyor. Yani köylerde bu eski adetler aynen devam ettiriliyor.

Bol oyun havası var ama, bizim köy düğünlerdeki gibi horon yok, atma türkü yok, tabii bir de silah yok.

Şeftali bahçesi
Salça yapımı
Düğünde ikiz giysiler
Show Buttons
Hide Buttons