Daily Archives: 23 Eylül 2021

AĞLAYA İNLEYE YANDI ÇALILAR, AĞAÇLAR, GERİDE KOCA BİR KÜL ALANI VE ADRENALİN ARTIĞI BEN KALDIK.

Ben bu ıssız köye hayatımdan heyecan miktarı azalsın, huzur içinde yaşayayım amacıyla gelmiştim. Şu var ki, ‘asude olam dersen eğer gelme cihane, meydane düşen kurtulmaz seng-i kazadan’ şiiri beni anlatmaya çalışmış galiba, aramasam da heyecan, adrenalin gelip beni buluyor.

Geçen hafta yukarıdaki köye doğru günlük yürüyüşlerimden birinde ufak bir orman yangınına denk geldim. Yukarı Okçular köyü bizim köye çok yakın, nüfusu çok az, küçük bir köy. İnsanların ortak kullanım alanları sadece cami ve karşısında bir köyün olmazsa olmazı kahvehane, bakkal bile yok, sabahları bir araba ile ekmek geliyor, sütlerini sağıp, bizim köydeki süt toplama yerine taşıyorlar.

Bizim evden o köyün ilk evine 2, son evine kadar olan mesafe yaklaşık 3 kilometre, son evi gözümü kestirmişim, aşağı yukarı her gün, sondaki evin önüne kadar yürüyüp geri geliyorum. Kolumda bilezik gibi bir adım ölçer var, bu gittiğim yol bazı günler 8500 adım bazı günler 9000 adım tutuyor. Böylece günün kalan zamanında nasıl olsa 10000 adımı yaparım düşüncesi ile bu parkuru yürüyeceğim günlerde koluma bileklik takmıyorum. Üstelik bu yol, giderken her adımda yükseldiğim  (benim evin denizden yüksekliği 270 metre, yürüyüş yolumun son noktası 400 metre), dönerken her adımı yokuş aşağı attığım bir güzergah olduğundan, bayağı seviyorum ve sıkça kullanıyorum.  Yukarı köy ahalisi hatta kedileri, köpekleri bile beni iyice tanıdı.

Bu köy bir sırt boyunca uzanan 2-3 sıra sokaktan meydana geliyor,  konumu nedeniyle, manzarası bizim köyden bile güzel, tüm boğazı görüyor, ama kışı bizim köye göre en az 5 derece daha soğuk.

Benim önüne kadar yürüdüğüm ev (modern dağ evi havasında taş ve ahşaptan yapılmış tek katlı bir ev), aslında DOĞTAŞ firmasının kurucusunun son yıllarını geçirdiği 50-60 dönümlük içinde her türlü meyve ve hayvanın olduğu bir çiftlik. Yaşlı adam ölünce, evlatları bu evi elden çıkarmadılar, mülke köyden bir bakıcı tuttular, zaman zaman firmanın genel kurulunu bu evde yapıyorlar. Bu günlerde köyümüzde ferrariden, adını bilmediğim bin bir lüks arabadan geçilmiyor.

Geçen hafta mutat yürüyüşlerimden birinin dönüş yolunda, köyden aşağı doğru inerken, köyün ilk evinden 100 metre mesafede 2×2 metre büyüklüğünde ufak bir anız yangını gördüm (çıkarken yani 20 dakika önce bu tarlada hiç kimse olmadığından eminim).

Aklımdan, bu kadar rüzgarlı bir havadan neden anız yaktılar ki, üstelik yaktıkları yerin yanında bile değiller, tarla da çok kuru, hatta saman balyaları bile tam toplanmamış, şimdi yangın büyüyecek  düşünceleri geçti.

Köyün bu ilk evi ile hoş geldiniz tabelası arasında 300-350 metre mesafe var, yol burada bir tepeyi dolaştığı için oldukça virajlıdır. Gördüğüm ilk yangın ne köyden görünüyor, ne de ben tarlanın alt ucunu görebiliyorum.

Burada tarlaların sınırlarını belli etmek için genişliği 50 santimden birkaç metreye kadar değişebilen bir arazi sürülmüyor, yabana bırakılıyor. Böylece hem otlayan hayvanların kolayca aşamayacağı doğal bir çit oluşuyor, hem de doğal flora, tarlaların arasında kesintisiz devam edebiliyor. Bu kısımda tarla ile yol arasında en az 3-4 metre genişliğinde boşluk bırakılmış, böylece yolun iki yanında tarlaları gözlerden saklayan, çalılardan ve yaban ağaçlarından oluşan dar ve uzun orman şeritleri var.

Gide gele bu şeritlerdeki kalıcı bitkileri ezberledim, bol miktarda böğürtlen, kuşburnu, güvem (yabani erik), yabani kızılcık, ahlat, alıç, yöresel adı balık bayıltan olan bir cins ağaç, meşe, yabani asma, kavak, incir gibi ağaçlar. Bunların hemen gerisindeki arazilerde ya ceviz, zeytin gibi ağaçlar dikili, ya da sebze bahçeleri var, ama çoğunluğu buğday tarlası.

Köye yakın kısımda  yolun bir yanında tarla alanları oldukça geniş, ama diğer tarafta bir dar ve uzun bir sıra tarladan hemen sonra doğal kızılçam ormanı başlıyor. İlk gördüğüm anız yangını, köye gelen elektrik direklerine çok yakın olduğu için oldukça tedirgin oldum.

Aklımdan acaba birilerine haber vermemi gerektiren bir durum mudur diye geçiriyorum, çünkü burada her zaman buğdayları kesip, balyaları topladıktan sonra tarlayı yakıyor, itfaiyeci gibi söndürmeyi de beceriyorlar. Belki tarlanın aşağısında insanlar vardır, onları uyarayım diyerek adımlarımı hızlandırdım. Gerçekten  de, tarlanın aşağısında, tam köy tabelasının yanında yol kenarında bir çalının yandığını ve onun arkasında birkaç kişinin olduğunu gördüm.

Bundan sonrası gerçekten çok korkutucuydu.

Tam ben adamlara bu rüzgarda neden yaktınız bağırmaya hazırlanırken, çalının üzerindeki ateş birden bire kavak gibi göğe kadar yükseldi, bir anda yanındaki ağaçların üzerine yattı. Bundan bir saniye sonra en az 20-30 metre genişlikteki alan alev aldı. Alevler ışık gösterisi ya da perde gibi önce göğe yükseldi, sonra yolun üzerine yattı ve bir anda yol yanıyormuş gibi asfalttan alevler yükseldi.  

Tam da köy elektrik tellerinin yolun bir yanından diğer tarafına geçtiği nokta olduğundan elektrik tellerinin kablolarının yanık kokusu burnuma doldu (ben o şaşkınlıkla galiba saçlarım yandı diye düşündüm, ertesi gün yanık telleri görünce kokunun kaynağını anladım).

Bir anda yolum alevler tarafından kesilmiş oldu, ben yangının diğer tarafında kaldım. Ağaçlar yanarken inilti, uğuldama hatta ağlama diye tarifi çok mümkün olmayan, bir kere duyanın asla unutmayacağı bir ses çıkartırlar. Birkaç dakika önümde alevler, kulağıma ağaçların inlemeleri, burnumda yanık plastik kokusu öylece kalakaldım.

Sonra rüzgar alevleri yoldan kaldırıp, çalıların diğer tarafındaki tarlaya yatırdı. Ben hızlıca aşağı doğru, bizim köye doğru koşarak yangın bölgesinin aşağısına indim ve durumun düşündüğümden daha da vahim olduğunu fark ettim.

Çünkü; alevlerin arkasındaki tarlada yanan bir traktörü vardı, arkasına yüklenmiş balyalar kor haline gelmişti. Etrafındaki  adamlar tamamen traktördeki yangına odaklanmışlardı,  balyaları araçtan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Lastikler yanacak, balyaları atamıyorum gibi panik konuşmaları duydum. Etraftaki yangının ciddiyetinin ne kadar farkındaydılar bilemiyorum.

Muhtemelen, traktörde sigara içerken, kül uçup arkadaki balyaları tutuşturdu. Hızla hareket edince yanan balyalar  traktörden düşerler düşüncesi ile traktörü tarlanın aşağısına kadar sürdüler. Ama, balyalar düşeceğine akkor hale gelmiş, araç  direksiyonda oturulamayacak kadar ısınmış, sürücü yere atlamış, orada ne yapacaklarını bilmeden debeleniyorlar. Hiç birinin yangını kimseye haber verdiğini de sanmıyorum, çünkü  etrafı fark bile etmiyorlar. Üstelik bulundukları yer köyden de görünmüyor, köyden başka birilerinin yangını görüp, itfaiyeyi arayana kadar dünya zaman geçer.

İhbarı yapan kişi ben olmalıyım, fakat bir türlü aklıma 112 gelmiyor, bizim muhtarı ve yukarı köyden bir tanıdığımı aradım, orman yangın hattına ve köy halkına haber ulaştırdım. Gene de yardım istemek için hızlıca kendi köyümüze doğru inmeye devam ettim.

Neyse daha köye varamadan,  yukarıdaki gözlem kulesi tarafından orman aracının geldiğini gördüm. Köy meydanına ulaştığımda bu kez Umurbey tarafından gelen itfaiye arabasını gördüm, ben daha eve girmeden Çanakkale tarafından da 2-3 yangın aracı geldi. Artık gözetleme kulesinden mi fark edildi, yoksa ilk ihbarı bizim muhtar mı yaptı bilemem, ama çok hızlı bir müdahale oldu. Yangının çıktığı anla itfaiyenin yetişmesi arasında en çok 15 bilemedin 20 dakika vardır. Bu kadar erken müdahaleye rağmen oldukça geniş bir alan yandı.

Yangın çok ufak bir yerde yolun karşısına da geçmiş, ama asıl köyün tabelasının yanından, ilk eve kadar 350-400 metre boyunca yolun kenarındaki 3-5 metre genişliğindeki çalılar, ağaçlar yanmış. Neyse ki elektrik telleri sadece alazlanmış, yolun karşısındaki içinde mazot, traktör bulunan depoya, odun yığınına sıçramamış. Wifi direğine ve köyün ilk evine 50 metre kala söndürülmüş.

Ertesi gün yangın yerini görmeye gittiğimde hem deponun hem de ilk evin sahibinden bir sürü dua aldım. Kendimi kahraman gibi hissettim, uygun bir şekilde kriz yönettiğimi düşündüm, ama her adrenalin patlamasından sonra olduğu gibi günlerce etlerim lime lime yandı, ayak parmağımdan başımın tepesine kadar her yerim saatlerce işkence görmüşüm gibi ağrıdı.

Elektrik direklerine, saman balyalarına, ormana, köye ve yancı maddelere yakınlığı nedeniyle eğer bu kadar erken müdahale edilmeseydi sonuçları çok ağır olabilecek bir yangındı.

Günlerce yanan ormanları düşünmek bile istemiyorum.

solda depo, sağda yanan şerit
Yolun yanlarındaki normal yaban alanı
Yangın odun deposunun olduğu tarafa sadece bu kadar sıçradı
Yangının köye ulaştığı kısım
Yangının başlama noktası, önümdeki asfalt 20 metre boyunca alev saçıyordu. sadece bir kaç dakika içinde çalılardan eser kalmadı
Show Buttons
Hide Buttons