Category Archives: Mistik deneyimler

BU GÜN HIDIRELLEZ ARİFESİ, DİLEKLERİN EVRENE SALINMA GÜNÜ

Rumi takvime göre yıl ‘’Hızır’’ ve ‘’Kasım’’ olmak üzere ikiye ayrılır. Yarın Miladi takvime göre 6 Mayıs, Rumi takvime göre 23 Nisan. Yani Hızır günlerinin başlangıcıdır.

Yazın ilk ilk günü olduğu varsayılan Hıdırellez, Türk Dünyasında kutlanan doğa bayramlarından biridir. Hıdırellez gününün Orta Asya kökenli mi yoksa Mezopotamya/Anadolu kökenli mi olduğu tartışmalıdır. Ancak çok kültürlü, mevsimsel döngülere atfedilen kadim bir kutlamanın İslamiyet şemsiyesi altında yorumlanmış halidir demek doğru olacak. İlyas Peygamberin yeşil demek olan Hızır takma adı ile dolaştığı, bu gün ortalığı yeşile büründürdüğüne inanılır. Hızır ve İlyas’ın söylene söylene birleşmiş hali olabilir.

Ruz-ı Hızır (Hızır günü) de denilen Hıdırellez’in, 2017 yılından itibaren UNESCO’nun ‘’İnsanlığın Somut Olmayan İnsanlık Mirası’’ listesine alınması bekleniyor.

Continue reading… →

ÖLÜDENİZ TOMARLARI, ÇÖLE GÖMÜLEN KUTSAL KİTAPLAR

Esseniler MÖ 500 yıllarından itibaren var oldukları söylenen bir Yahudi tarikatidir. Bazıları Vaftizci Yahya ve İsa peygamber de bu tarikatin üyesi olduğunu düşünürler, ancak bu konu genel olarak kabul görmez.

Bu tarikatin üyeleri dünya nimetlerinden uzak yaşayan, kendilerini dinsel yaşama adamış mistiklerdi. Kendi içlerine kapalı olarak yaşıyor, kendilerine yetecek kadar çiftçilik yapıyor,  bekar kalmaya özen gösteriyor ve günün büyük bir kısmında inziva  dini kurallara uygun yaşıyorlardı.

Continue reading… →

ŞAHMERAN EFSANESİ, LOKMAN HEKİM, UÇUŞAN DÜŞÜNCELER

Şahmeran güney, orta ve doğu Anadolu‘da çok bilinen, bir çok versiyonu olan bir efsanedir. Şahmeran, meran yılanlarının başı olan belden aşağısı yılan, belden yukarısı kadın olan hibrit bir yaratıktır. Şahmeran efsanesi, belki de bazı versiyonlarında Lokman hekimle de ilişkilendirildiği için, beni çok etkiler, içinden bir çok ders çıkarırım.

Halk efsaneleri mutlaka içlerinde bir takım sembollerle gizlenmiş bilgiler taşırlar. Böyle bir bilgi taşımasalar zaten unutulur giderler, yüz yıllar boyunca hatırlanmazlar. Efsane geniş halk kitleleri tarafından söylenegeldikçe, anlatanın anladığına göre ayrıntılarda eklentiler, çıkartılar oluşur. Böylece zamanla, daha keyifli olan ayrıntılar ön plana çıkmaya başlar, efsanenin içindeki ezoterik (batıni, gizli) bilgiler giderek daha da simgelere gömülü hale gelir, üzerinde dikkatle düşünmedikçe gerçek dışı gibi görünen bir masala dönüşür.

Continue reading… →

ALTIN FİLİM GAYBUBETE KARIŞTI

Sanırım Ankara’daki ikinci yılımda, doğum günümde yurt arkadaşlarım hep birlikte bana fil şeklinde altın bir kolye hediye etmiştiler. Çok şeker bir şeydi, sanırım en büyük çapı sadece 1.5 cm büyüklüğündeydi. Gövdesi  bir top şeklindeydi, başı da daha küçük bir top gibiydi, tam kıvamında yaprak gibi kulakları, yukarı kıvrımlı bir hortumcuğu ve çırpı bacakları vardı.

Arkadaşlarım bana bu hediyeyi verirken tombul bacaklarıma uygun buldukları için bunu aldıklarını söylemiştiler. Gerçekten benim bacaklarım bedenime göre oldukça kalındır, çoğu zaman sanki bedenime başka birinin bacakları takılmış gibi hissederim. Bu küçük filde aslında garip bir ironi vardı, çünkü bacakları bedenine göre çok ince idi. Ancak o kadar sevimli bir kolye idi ki derhal bir zincir buldum ve boynumdan çıkartmadan takmaya başladım.

Bizim ailede fil nedense bir uğur işaretidir, her evde sıra sıra dizili yedi adet fil biblosu bulunur. O yıl Trabzon’a döndüğümde Güneş teyzem fil kolyemi o kadar beğendi ki, boynumdan çıkartıp kendi boynuna taktı. Zaman zaman evde arkadaşları ile toplanıp konken oynuyorlardı, o oyunlarda uğur olsun diye filime el koydu. O yıl fil teyzemde kaldı. Bundan sonra yıllarca fil teyzemle benim aramda gitti geldi. Bir yaz gidip filimi geri aldım, o yıl boyunca benim boynumda kaldı, öteki yaz teyzem filime el koydu, bütün yıl taktı. Anlayacağınız bu küçük fil teyzemle benim aramda kapanın elinde kaldı.

Dördüncü sınıfta iken fil bende idi. O yıl çocuk cerrahisinde staj yaparken Ayça isimli 10 yaşlarında bir kız çocuğu ve annesi çok dikkatimi çekmişti ve onlarla çok ilgilenmiştim. Çünkü kızcağız çok ağır hasta idi, her iki böbreğinde de kanser vardı, ameliyat sırasında büyük bir kanser parçası kopup vücudun ana damarına kaçmış, o parçayı da almışlar. Sizin anlayacağınız çocuğun bütün karnı boyunca hayatında gördüğüm en büyük ameliyat izleri vardı. Çocuk halsizlikten başını kaldıramadığı için günlerdir taranmamış olan saçları kafasında bir kuş yuvası gibi karışmıştı, annesi çocuğun canını yakmamak için kıyıp da tarayamıyordu. Annenin gözlerinin altında simsiyah halkalar olmuştu, kadın resmen pandaya dönmüştü. O taranmayan saçlar ve annesinin göz çevresindeki halkalar beni çok derinden etkilemişti. Ben her gün yanlarına gidip onlarla konuşuyordum, bir gün kadın bana boynumdaki fili nereden aldığımı sordu. Ayça çok sevdi, ona aynısını almak istiyoruz dedi. Ben de bu filin benzeri bile yok, yıllardır ben de teyzem için arıyorum, lütfen alın, bu fil Ayça’nın olsun dedim. Sonra da teyzemin elinden zorla çeke çeke aldığım fili boynumdan çıkartıp kızın boynuna taktım. Annesi  bu kolye altın, maddi değeri var diye almak istemedi. Ben candan gönülden kıza vermek istedim ve fili geri almadım, yine de çocuk birkaç gün taktıktan sonra fili bana zorla geri verdiler.

Staj bitti, Ayça taburcu oldu, okul kapandı ve ben Trabzon’a döndüm. Her zamanki gibi teyzem fili elimden aldı. O kış ben Ankara’da iken teyzemin evine hırsız girmiş ve birkaç takı çalmış, giden takılardan biri de benim kıymetli fil kolyem idi. O günden sonra bir daha bu kolyeyi görmedik, bir benzerini de bulamadım.

Aradan yıllar geçti, okulu bitirdim, ihtisası bitirmek üzere iken yolda bir kadın ve yanındaki kızı ile  karşılaştım, kadının gözlerinin altında o simsiyah lekeler olmadığı için tanıyamadım. Beni görünce kadın sevincinden çıldırdı. Bakın bu Ayça dedi yanındaki ondan en az 20 santim uzun olan kızını göstererek, vallahi Ayça o kadar ameliyatlar oldu, kemoterapiler, radyo terapiler aldı, ama biz iyileşmesinde bir mucize olduğunu düşünüyoruz. Bize göre sizin fil onu iyileştirdi dedi ve filin ne olduğunu sordu. Ben de fil çalındı deyince inanılma üzüldü, ben güya 3 kuruş maddi değeri var diye geri verdim, keşke geri vermeseydim diye o kadar dövündü ki anlatamam. Ben de kadını teselli etmek için üzülmeyin fil bilinmeze ( gaybubete) karıştı gene de olduğu yerden Ayça’ya yardımcı olacaktır dedim. Ancak onlar için bu kadar değerli olmasına da şaşırdım elbette.

Ancak bu karşılaşmadan  iki yıl sonra bu fille ilgili burada anlatmayacağım, çok gerçekçi  bir rüya gördüm ve Ayça ile tartışılamaz bir ilişkisi olduğunu anlayınca çok etkilendim.

Şimdi her zaman altın bir fil kolyem ve evimde bir sürü fil vardır. Teyzem hala o fil kolyemi arar.

12507458_1070459889645096_7406651102269441481_n 12509346_1070460106311741_6144164581255286787_n

HACILARIN HACISI

Bendeniz Ayşe Nur. Yani hacıların hacısı.

  • İslamiyet hacısıyım. Hem Mekke, Medine, hem de Küdüs’de bulundum ve ibadet yaptım. Hem Mescidi Haram, Mescidi Nebevi, Mescidi Aksa, Mescidi Emevi hepsini gezdim.
  • Hristiyan hacısıyım. Küdüs, Efes, Roma bütün önemli kiliseleri gezdim. Hem Golgotha, hem son yemek, hem de St Paul kiliselerini gezdim. Hz İsa’nın yaşamı boyunca ayak izlerini sürerek doğduğu mağaradan, vaftiz olduğu nehre kadar her yeri gezdim.
  • Yahudi hacısıyım. Kutsal tapınaklarının olduğu bölgede bulundum
  • Bahai hacısıyım. Dünya merkezlerinde bulundum.
  • Budist hacıyım. Buddha’nın ilk vaaz verdiği noktada bulundum ve hacılarla birlikte stubasını dolaştım
  • Hindu hacıyım
  • Jayna hacısıyım
  • Mısırda Amon Ra hacısıyım
  • Zerdüşti hacısıyım

 

Daha ne olayım birader.

Aslında Hacı Bektaşi Velinin dediği gibi
Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste Mekkede Hacda değildir

Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek erenlerin sözünden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uçta değildir

Gönül kabesine girmesin hülya
Nefsine hakim ol düşme bed huya
Kirleri arıtan baksana suya
Hep yüzü yerlerde bucda değildir

IMG_0741
Ayşegül Tokatlı ile birlikte Kudbetül Sahra Önünde (KUDÜS)
IMG_0703
Küdüs, Elim HZ İsa’nın el izi üzerinde
DSCF2560
Hindu tapınağı
DSCF2541
Budist tapınak
DSCF2161
E bu da bir nevi hac sayılır
20150312_101204
Kabede
20150309_223606
Hz Muhammed ‘in ravzasında
IMG_1911
Yezd ateşgedesinde

AYŞENUR’UN YASTIK ALTI ALTINLARI

Ayşenur Cesur benim ve bir çok gezginin gezi arkadaşı. Onu ilk kez 2000’lerin başında, Peru Bolivya gezisinde tanıdım. Zamanla bir çok gezide daha birlikte olduk. Çok gezen ortak tanıdıklarımız çıktı. Gerçekten tanımaya değer ilginç arkadaşlarımdan biri oldu.

Hayata dünyayı gezmek için geldiğine inandığını sanıyorum. Henüz görmediği yerler onun için günün birinde mutlaka gidilmesi gereken yerler sadece. Bana göre oldukça garip biri, çünkü dünyayı gezerken henüz Türkiye’nin pek çok yerine gitmemiş. Hatta geçen yıl kuş peşinde Kars-Artvin gezimize katıldı, çok etkilendi, artık Türkiye’yi gezmeyi de ihmal etmez sanırım.

Continue reading… →

Show Buttons
Hide Buttons