Daily Archives: 8 Haziran 2020

BU YIL BİZİ CANIMIZDAN BEZDİRDİ, AMA BOLCA İLHAM VERDİ, YENİ FİKİRLER GELİŞTİRDİM, BAZI FİKİRLERİM, PEKİŞTİRDİM, BAZI KARARLAR VERDİM

Ne yıldı ama diye hatırlayacağımız bir yıl geçiriyoruz.

Bu sene neredeyse her gün alışıldık, alışılmadık bir doğal afet haberi aldık. Orman yangınları mı çıkmadı, çekirgeler mi basmadı, çığlar mı düşmedi, depremler mi olmadı, meteorlar mı düşmedi, pandemiler mi çıkmadı. Savaşlar devam ediyor, uçaklar düşüyor, dünyanın çeşitli yerlerinde yanardağlar patlıyor, artık seller, mayıs ayında bahur sıcakları, ardından ceviz büyüklüğünde dolular.  Daha aklıma gelen gelmeyen neler, neler. Üstelik daha yarısına bile gelmedik, şimdi de mini buzul çapının başlayacağı konuşulmaya başladı.

Aylardır, insansız ev sahalarında yaşıyoruz. Bu inziva süreci bolca düşünmeye, yeni ilhamlar edinmeye, kalıplaşmış düşünceleri fark etmeye  fırsat yarattı. 

Daha önce farkında olmadığım bir  ‘şaşırma ölçeğim’ varmış, bu ölçeği artık yeniden ayarlamam gerekiyor.

Beni şaşırtan her olay için ‘bu yaşıma geldim,  her şeyi gördüm, artık beni herhangi bir şey kolayca şaşırtmaz dediğim anda, bunu da duydum ya bir yaşıma daha girdim diyeceğim bir şey oluyor’ derdim.

Hekimlik insanı şaşırtıcı olaylara şahit eder; bir gün hastanızın annesi kendi kızının nişanlısı ile kaçar, bir  gün aynı bebekte tam 3 ayrı genetik hastalık teşhis edersin,  başka bir gün yanına yürüyerek getirilen çocuk,  gözünün önünde birkaç dakika içinde komaya girer, bir başka gün servisinize silahlı bir adam dalıp, çocuğunun yanında kalan eşini vurmaya kalkar.

Yani sık sık bir yaşıma daha girdim dedirtecek bir şeyler olur.

Ama bu yıl işte bu ‘bir yaşıma daha girdim’ ölçeğim değişti.  Geçen hafta, bir gece, gök yüzünde, neredeyse bütün Doğu ve Kuzeydoğu illerimizde gözlenen, bir parlama  yaşandı.  Bir çok kişi bu olayı videoya çekti. Bunun bir meteor olduğu ve muhtemelen Artvin önlerine Karadeniz’e düştüğü anlaşıldı. Normal zamanda olsa günlerce haberlere çıkardı, ben de şahsen göksel olaylara çok ilgiliyim, merak eder, araştırırdım. Bu yıl herkes benim gibi şaşırma katsayısı yükseltmiş olmalı ki, aman canım meteormuş, bu yıl düşmese hatırım kalırdı dedi, meteor arada kaynadı gitti.

Kendimde ve benim gibi pozitif bilim eğitimi almış bir çok arkadaşımda gözlediğim bir başka eğilim ise hepimizin sadık bir şekilde astrolojik yorumları takip etmeye başlaması.

Açık konuşmam gerekirse eskiden astrolojiye hiç inanmazdım, ancak son yıllarda etrafımda inanan çok kişi birikti, söyledikleri zamanla aklıma yatmaya başladı. Emekli olduğumda nasılsa bolca da zamanım var diyerek bu konuda online temel eğitim bile aldım.

Konu ile ilgilendikçe ay döngüsünün üzerimde yarattığı etkiyi açıkça fark etmiştim (mesela dolunay zamanları uykum kaçar). Gene de bu yıl, astrologlar neredeyse bütün olacakları en beklenmedik haliyle tahmin edene kadar göksel olayların, günlük yaşantımız üzerinde  bu denli büyük etkisi olduğuna pek de inanamamıştım.  Şimdi ise, ay düğümleri  hangi burçlarda, tutulma ne zaman, hangi derecede, hangi gezegenler geri harekette, hangileri durağan, hangi gezegen, hangisiyle ne açı yapıyor, bu kalıplar neye işaret eder, hepsini  yakından takipteyim.

Bazı konularda düşüncelerim daha da berraklaştı.  İnsanların, ayaklarını toprağa basabilecekleri, küçük ölçekli yerleşim yerlerinde yaşaması, insan ruhuna çok daha uygun. Bir metropolde uzun dönem yaşamayı zaten hiç düşünmemiştim, ne kadar yerinde bir düşünce şeklim varmış, iyice inandım.

Bir başka iyice pekişen düşüncem ise yönetimler, güç odaklı değil, insan odaklı olmalıdır. Bu kısa ömrümde Sovyetler Birliğinin  yıkıldığını gördüm, bir yandan uzaya füze gönderiyorlar, nükleer bomba yapıyorlardı, diğer yandan insanlar açtı. Bu salgında Amerika Birleşik Devletlerinin iç yüzünü de gördük, dünyaya demokrasi getiriyoruz diye her yere bomba yağdırıyorlar. Salgında hastane koridorları ceset torbalarıyla doldu taştı. Çünkü onların gerçeği de parası yoksa sağlık hizmeti de alamayan, doğru beslenemeyen, barınamayan, her türlü riske açık yaşayan milyonlar.

Bu inziva sürecinde, ABD’de, siyahi bir adamı, diziyle ezerek öldüren bir polis, bir anda bütün dünyada ırkçılık konusunda farkındalığı artırdı. Irkçılık,  kendi etnik aidiyetini yüceltmek adına, diğer etnik gurupları aşağı görmekle ilgili bir şey.  Böylece kendi gurubun dışındaki insanlara yaptığın her zorbalık, kendince haklı oluyor. Hak gasp etmek, işkence etmek, öldürmek normalleşiyor, hatta idealize ediliyor. Yani ırkçılık bir çeşit akıl tutulması ve ruh hastalığıdır. Üstelik bu hastalığa yakalandığını anlamıyorsun bile.

Kendi hayatımdan örnek verecek olursam, ben de sık sık ırkçı zorbalığa maruz kalırım, ancak bu  süreçte,  bu zorbalığa karşı oldukça sessiz  kaldığımı fark ettim.

Bizim sınıf her sene bir araya geliriz. Her toplantıda,  ilk kez buluşmada arkadaşlarımdan en az 7/8’i, beni ‘’’uyyyy laz kizuu, nasilsun bakayiimm’’’ diyerek, sözüm ona esprili, aslında açık bir şekilde alaycı ve küçümseyici bir şekilde selamlar.  İlk anda bu vurguyu yapmayı unutmuş olan 3/5  kişi de mesela ikinci cümlesinde ya şivemle dalga geçer ya da  ‘artık saat on ikiyi geçti, artık aklın ermez’ der. Birlikte olduğumuz birkaç gün içerisinde, başka 8/ 10 kişi daha, seni görünce aklıma geldi deyip, aptallık vurgulayan  bir Laz (!) fıkrası anlatır.

Hatta en son buluşmalarımızdan birinde arkadaşlardan biri,  yemek masasında,  elini bana doğru sallayarak  ‘bu Laz lan, ben bunun yerinde olsam, kafamı kesip atardım’ diye haykırarak, kahkahalar attı.  Ben bu durumdan rahatsız olduğumu söylediğim zaman ise arkadaşlarımdan ‘aman bunda alınacak ne var’ gibi bir tepki aldım. Oysa gurubumuz oldukça hassastır, en ufak bir kırıcı söz söylense hemen uyarılar gelir.

Benimle dalga geçenlere sorsam,  adım kadar eminim ki, ırkçılığa karşıdırlar. Irkçılığa karşı olduğuna gönülden inanır, ama, her gördüğünde  de Laz olduğum için benimle dalga geçer, bunun da ırkçılık olduğunu idrak etmez.

Şimdi bu farkındalıkla bir karar verdim. Bundan sonra artık cılız bir itiraz yok, açıkça, ‘bana bu şekilde davranmaktan sizi men ediyorum, bu yaptığınız ırkçılıktır, ırkçılık bir ruh hastalığı olarak tanımlanır ve insanlığa karşı işlenen en büyük ayıplardan biridir’ diyeceğim.

Show Buttons
Hide Buttons