Monthly Archives: Ocak 2024

GERÇEK, RÜYA, ZAMAN, ZİHİN ÜZERİNE DENEMELER 2

RÜYALAR, ÇEŞİTLERİ, RÜYA GERÇEĞİ, RÜYA ZAMANI MEKÂNI

Bizim toplumumuz için rüyalar en az gerçek hayat kadar önemlidir. Bu toplumun her bireyi istihare rüyası nedir, kehanet rüyası nedir bilir. Mutlaka ‘rüyaları çıkan’ birkaç kişi tanırsınız, belki de o kişi sizsiniz.

Rüyalarla ilgili bildiğim bazı şeyler var; her şeyden evvel rüyalar gerçek hayat rutinleri ile çalışmaz, uyanık zihin işleyişi ile uykudaki zihnin işleyişi tamamen farklıdır. Ancak gerçekten dingin bir zihinle dingin rüya görmek mümkün olabilir.

İkincisi de rüyaların dili semboliktir, bir şeyi olduğu gibi gösteren rüyalar çok enderdir, çoğu rüya simgeler şeklinde görülür.

Kehanet rüyalarında bu semboller ve onları yorumlamak zor olabilir. Mesela rüyada dişim çekildi, biri ölecek, ya da deniz gördüm, bu iş güzel ilerleyecek gibi hemen herkesin bildiği rüya sembolleri vardır. Fatma bir çocuk doğuruyorsa, gerçekte doğuracağını değil, çok önemli bir haber alacağını düşünürüz, Fatma’nın gerçekten doğum yapacağını ise çok daha farklı sembollerden, örnek olarak ulu bir kişinin ona yemiş yedirmesinden vb anlarız.

Bir de kişinin kendine özgü rüya sembolleri vardır. Örnek olarak bir çiftçi iseniz rüyalarınızda doğa ve ürünlerle ilgili sembolleriniz olabilir, şehir insanı iseniz makineler, saatler, şehir sokakları gibi simgeler size daha çok hitap edecektir. Elbette şehirde yaşayan doğa rüyası görmez demek istemiyorum. Mesela benim için kendimi çıplak görmek önemli bir şeyin göstergesidir, ama denize girerken çıplak olmak iyi bir rüyadır, şehir sokaklarında çıplak gezmek korkunç bir rüyadır. Yani benim çıplaklık simgesi bağlamına göre farklı anlam taşır. Bir arkadaşım ise kendini çıplak görünce mutlaka sırtından önemli bir yük kalkarmış. Yani aynı simge benim için farklı onun için farklı işliyor. Bunların farkında olmak lazım.

Rüyalarda zaman ve mekân algısı çok farklıdır, mesela benim oldukça sık gördüğüm rüyalardan biri de sembolik bir evdir. Eve girerim, ama artık evin her odası farklı bir yer, farklı bir zamandır, bir odada bir salonda bilimsel sunum yaparken, diğer bir odada uzayda süzülebilirim, bir başkasında ortaçağda bir şato görebilirim, mağara görebilirim. Yanımdaki kişiler her an değişebilir, birbirine dönüşebilir. Böyle ani zaman, mekân ve kişi değişimleri, son derece rüya mantığına uygundur. Ev genel olarak kişinin kendi iç dünyasıdır, bana sorarsanız bu kadar karışık olması normal. Şaka bir yana ev rüyaları, yorumlamasını bilen için, insanın gerçek bir ihtiyacının farkına varmasını sağlayabilir.

Rüyaların bir başka ortak özelliği de pek çoğunun unutulmasıdır, çoğu insan ancak çok güçlü bir rüya görmüşse hatırlar, bazıları hiç hatırlamaz. Rüya çalışması yaparken her sabah uyanıp rüyaları hatırlamak gerektiği üzerinde fazlasıyla durulur, bence önemli olanlar zaten hatırlanıyor, yani unutulan kalsın o kadar da üzülmeye değecek bir şey değil.

Bu ortak örüntü içerisinde içerik olarak ve insanda meydana getirdiği duygu olarak birkaç farklı çeşit rüya var.

Kâbus; korkutucu rüyalar diye düşünmek mümkün olsa da, insanda her türlü istenmeyen duyguları bırakan rüyalar demek daha doğrudur. Bence insanda üzüntü, sıkıntı, umutsuzluk yaratan rüyalar bu kategoride düşünülmelidir. Bu rüyaların karabasan (ya da uyku felci) denilen özel bir türü vardır ki, bu tür rüyada genellikle insan uyanır, içinde bulunduğu zor durumda kurtulmak için hareket etmesi gerektiğini bilir, ancak hareket edene kadar akla karayı seçer. Bu tip rüyada hareket edildiği anda uykudan uyanılmış olduğu ve rüya oldukça güçlü olduğu için kolayca hatırlanır.

Geçmiş zaman yaşantılarının görüldüğü rüyalar; bazen uzun zaman önce, bazen yakın geçmişte başımızdan geçen (genellikle kötü) olaylar simgesel olarak rüyalarımıza girer. Bu tip rüyalardan geçmiş zaman travmalarına ait ise, acı verici olduğu için rüya genellikle hatırlanır. Bunları kâbus olarak düşünmek de, geçmiş zaman travmalarına şifa çalışması olarak da düşünmek mümkün. Özellikle post travmatik stres bozukluğunun belirtilerinden biri; aynı rüyayı neredeyse bire bir aynı olarak defalarca, yıllar boyunca görmektir. Bizim neslin bütün öğrencilik hayatı, hayatta kalma mücadelesi olarak geçti. Ben de uzun yıllar boyunca fakültemizin önündeki meydanda geçen, ayrıntıları çok az değişen, hemen her anını tamamen hatırladığım ama burada yazmak istemediğim bir rüya gördüm. Önce bu rüyanın sıklığı azaldı, neredeyse 10 yıl boyunca giderek daha az sıklıkta gördüm, sonunda bitti. Post travmatik sendrom tanısı almadım, sanırım bu rüya beni gençlik yıllarında maruz kaldığımız terörden, korkulardan, kısıtlamalardan tedavi etti.

Günlük olayların yansımaları; işte burada gündelik yaşamda zihin ne kadar karışıksa uykuda da o kadar karışık oluyor diye düşünüyorum. Neyse ki bu tür rüyalar pek hatırlanmıyorlar. Eğer ben hiç rüya görmüyorum diyorsanız, belki de uykunuzda sürekli gündelik hayatın muhasebesini yapıyorsunuz. Eğer bu tür bir insansanız, önünüzde iki seçenek var; ya zihnini terbiye edeceksin, ya da bu tip rüyaları faydaya dönüştüreceksin. Yani uyumadan önceki son yaptığına dikkat edeceksin. Uyku sırasında gündelik hayatın üzerinden geçildiği için öğrencilere uyumadan önce ders çalışmaları önerilir, çünkü uykuda son okuduğunu sindirmeye devam edecektir. Benim bu şekilde çok ders çalışmışlığım vardır. Bu nedenle pek çok insan gece uyumadan önce dua eder, böylece gece zihnini meşgul edecek şeyleri denetim altına almayı umar.

Geleceğe dair işaretler bulunduran rüyalar; kehanet rüyaları bu guruba girer. Bir insanın gördüğü bir rüyayı, rüyanın kendinde uyandırdığı duyguları da göz önüne alarak, simgeleri yorumlamasına dayanır. Rüya yorumlarken mutlaka dikkat edilmesi gereken konu bu rüyanın sizde uyandırdığı duygudur, eğer rüyada kendinizi ferah, keyifli hissettiyseniz bu rüyanın kötü bir yorumu olamaz. Tersi de geçerlidir.

Gelecekten haber veren rüyalar bazen çok belirgin olsa da, çoğu kez üstü kapalı bir şekilde görüldüğü için genellikle yoruma ihtiyaç duyarlar. Bazı simgeler yaygın, bazıları ise kişiye özgü olduğu için, yorumlama işinde internet, ya da rüya yorum kitapları pek işe yaramaz. Kişi kendi rüyasını kendisi yorumlamalı, ya da çok güvendiği bir kişiye danışmalıdır.

Kötü rüyaları dile getirmemek, yahut etkisini azaltmak için akan suya anlatmak gibi adetlerimiz mevcuttur. Bütün bu adetlerin çok kadim gerekçeleri vardır.

Rüyalar gelecekten haber verebilir mi? Ne demişti Hayyam? Ve yazdı yaratılışın ilk sabahı/ Ne okuyacaksa kıyametin son şafağı. Belki de her şey zaten oldu ve biz sadece satırlar üzerinden parmak sürüyoruz. Dünyaya uyanık zihin ortadan kalkınca geçmiş, gelecek diye bir şey yok.

Uyku ile ilgili bilmediğimiz bunca şey varken, geçmişten görülüyorsa, gelecekten rüya görmek mümkün müdür sorusuna kolektif bilinç dışından, kadim köklerimden gelen bir cevap, bilimsel geçmişimden gelen bir cevaptan daha zayıf durmuyor.

Bu guruba sokabileceğim 2 alt gurup rüya vardır. Birincisi telepatik rüyalar; bu tip rüyalar genellikle sevilen bir kişinin zor zamanında ona dair kötü bir his, ya da çok güzel bir anında ona dair güzel bir his şeklinde olabilir. Bazen bir konu üzerinde çok kafa yorarsan o konuyla ilgili telepatik rüyalar da görülebilir. Benim kişisel hikayemden ne zaman bir hastamı rüyamda görsem (genellikle rüyayı hatırlamam, sabah kalktığımda o hasta aklımda olur) o çocuk (randevusu olmadan) en geç ertesi gün muayeneye gelirdi. Hatta muayenehanemdeki sekreterim ben bir hastadan söz etmeye başladığımda dosyasını önündeki masaya çıkarır, hastanın gelmesini beklerdi.

İkinci gurup ise istihare rüyalarıdır. Bu da belli bir durum ya da olay için kehanet rüyası görmek için hazırlanarak görülen rüyalardır. Gelecekle ilgili rüyalardan farkı işte bu belli bir olayın sonucunu görmek için rüya ısmarlamaktır. Kehanet rüyalarında ise herhangi bir konu ısmarlamadan görülen rüyalardır.

Lucid rüyalar; bazen insan rüya görmeye devam ederken, yarı uyanık bir hale gelir ve aslında rüya görmekte olduğunu fark eder. Kişi aynı anda canlı bir rüya görmekte iken, zihnin bir bölümü uyanmıştır. Rüya görürken, güya gördüğünün bilincine varmak lucid rüya diye tanımlanmıştır.

İşte bu durumda kişinin tam olarak uyanmadan rüyasına hâkim olma ve onu değiştirme yeteneği vardır. Bu tip rüyalarla insanın şifalanma ve hatta tezahür çalışması yapma olasılığı vardır. Lücid rüyalar da tam uyanmaya yakın görüldüğünden hatırlanması kolaydır.

Hem kehanet rüyaları, hem de Lücid rüyalar görürüm. Birinci elden biliyorum yani.

Uykunun da rüyaların da bizim henüz bilemediğimiz çok derin anlamları var. Bir hekim olarak uykunun tedavi edici etkisini, vücut tamir edici etkisini çok iyi biliyorum. Rüyalara gelince işte şimdilik burası büyük ölçüde muamma.

GERÇEK, RÜYA, ZAMAN, ZİHİN ÜZERİNE DENEMELER 1

GERÇEKLER İZAFİDİR; KİŞİDEN KİŞİYE, ANDAN ANA, OLAYDAN OLAYA DEĞİŞİR

Filozof değilim, ancak Platon’dan, Kant’a kadar tarih boyunca bilinen hemen her filozofun gerçek üzerine ( filozoftan filozofa farklılıklar gösteren) düşüncesi olduğunu biliyorum. Zaten ‘gerçek nedir’ sorusuna yanıt aramak, dinlerin de, felsefenin de, tasavvufun da, bilimin de çıkış noktası değil midir?

Benim anladığım kadarı ile dünya üzerinde mevcut insan sayısı, çarpı olay kadar, yani sonsuz sayıda gerçek var. İnsanın ‘gerçek nedir’ sorusunu algılaması bile kişisel arka planının göstergesidir. Kişi bu soruyu ‘âlemlerin yaratıcısı’, ‘görünenin ardındaki gerçek’, ‘evren, doğa’, ‘elle tutulan gözle görünen nesne’, ‘bilimsel olarak ispatlanabilen bilgi’, ‘düşüncelerim, algılarım’……gibi sonsuz şeklinde yanıtlayabilir.

Bu sorunun tek bir doğru cevabı varsa da ben bilmiyorum, ancak gerçek denen şeyin izafi olduğunu insandan insana değiştiğini çok iyi biliyorum. Örnek olarak bir trafik kazasına şahit olan 20 kişi olsa, kazanın hemen ardından ifadeleri alınsa, her biri farklı bir şey anlatacaktır. Şoför farklı, çarptığı kişi farklı, arabanın yolcu koltuğundaki farklı, kaldırımdan seyreden farklı, kazaya uğrayan çocuğun yakını çok daha farklı anlatacaktır. Her hikâye, her anlatışta, her geçen zamanda yeniden ve yeniden farklılaşacaktır. 

Çünkü zihin olanı kendi arka planına göre olduğu gibi bağlama göre de tanımlar, mesela etrafında sandalyeler dizili bir masa gören birisi, masa ve sandalyeler bir evin salonunda ise bunu bir yemek alanı olarak, bir ofiste ise bir toplantı mekânı olarak algılar.

Sonra da artık bu bilgiyi dosyalayarak beynin bellek bölgesine atar. Hafızaya atılan bilgiler herhangi bir anımsatıcı olduğunda tekrar bilincin yüzeyine çıkarlar. Bazen bütün bağlamı toplu halde dosyalarız, mesela arada bir gittiğimiz bir dükkândaki tezgâhtarı, o dükkânda kolayca anımsarız, ama farklı bir yerde görsek bu adamı acaba nereden tanıyorum diye düşünebiliriz.

En somut gerçekler bile kişilerin zihinlerinde, kişinin içinde yaşadığı kültüre, aldığı eğitime, cinsiyetine, deneyimlerine, duygularına ve daha pek çok değişkene bağlı olarak imbikten geçirilir, yorumlanır ve o kişi ve olaya özgü öznel gerçeği oluşturur.  Bir konu ile ilgili olarak kendi öznel gerçeğine ulaşan kişinin, artık bu düşüncesini değiştirmesi çok zordur, büyük çoğunluğun değer yargılarını değiştirmek, atomu parçalamaktan çok daha zordur, tam anlamıyla zihin Nuh der peygamber demez, kendi doğrusunun bilindik kuytularında kendini güvende hisseder.

Bir olayla ilgili gerçeğin, inandığından farklı olabileceğini düşünebilmek ancak esnek zihinlerin harcıdır. İşte bu esnek zihinlerden âlimler, öncüler, gerçek liderler çıkar. Belki de toplumu etkileyebilecek yeni bir bakış açısı, yeni bir bilgi ya da yöntem ortaya atabilirler. Bazen bu yenilik kişiye zarar verse de, toplumu gelecek kuşakları aydınlatır.

İnsanlık tarihi inanılandan farklı bir şey söyleyenlere en ağır cezaları kesmesiyle ünlüdür. Galile’yi de Hallac-ı Mansur’u da unutmadık.

KENEVİR İPİNDEN BÜRÜMCÜK KUMAŞ DOKUNMAZ

Zerdüştizm, yaygın olarak ateşe tapma inancı olarak bilinse de, aslında güzel ahlak öğretisidir demek uygun olur. Çünkü birinci kuralları ‘doğru düşün, doğru söyle, doğru yap’  kuralıdır. Zerdüştizm , İran’da hala oldukça saygı gören bir dindir ve turist olarak İran’a gidip de yukarıdaki kuralın simgesi olan ‘Farevehar’ almayan kimse yoktur sanırım. Bu yazının bağlamında zihnini temiz ve doğru tut ki, güzel şeyler düşünüp, söylemene (niyet etmene) ve güzel şeyler yapmana sebep olsun diye sözü biraz değiştirebiliriz.

Her zaman söylediğim bir söz vardır; insan zihni şeytanın çalışma odasıdır. Zihin kadar geveze, kuruntulu, yargılayıcı, dırdırcı, yıkıcı başka bir şey var mı bilmiyorum. Sürekli bir şekilde kusur bulan, yargılayan, kin tutan bir zihinle doğru düzgün işler yapmak ne derece mümkün olabilir ki?

Böylesi bir zihin, kıdemli hekim olarak söylüyorum, birçok hastalığa davetiye çıkarır ve neredeyse bütün hastalıkların tedavisini zorlaştırır. Kanserli hastaların iyileşmesi için moralin çok önemli olduğunu duymuşsunuzdur, aslına bütün hastalıklar için aynı şeyi düşünmek mümkün.

Meditasyon yaparak zihninin işleyişini yavaşlatmaya çalışan bunca insan durduk yerde türemedi. İslam dininde günde 5 vakit namaz var, namaz kılarken Allah’ın huzurunda olduğumuza inanmak istiyoruz. Oysa pek çok kişiden duymuşumdur, ‘böyle şeyler (genellikle uygunsuz) nedense hep namazdayken aklına gelir insanın’ derler. Neden? Çünkü zihnin terbiye olmamış, huşu duymuyor,  beden tamamen otomatik hareketlerle namaz kılıyor.

İnsan zihninin işleyişi kolayına değişmez; değiştirmek isteyenlerin ise çok zaman büyük bir gayret içerisine girmeleri gerekir.  Çünkü doğru kumaşı dokumak için doğru ip, doğru tezgâh, doğru usta ve istek gerekir. Kendini değiştirmek, geliştirmek isteyen herkes, bu değişimin doğru yolda olması için önce büyük bir kendini iyileştirme çabasına girmesi gerekir diye düşünüyorum. Ne de olsa ‘emek yoksa, ekmek de yok’.

Bu yazının öznesi rüyalar olduğu için, düzgün rüya görmenin yolu düzgün zihne sahip olmaktır diyebilirim. Yani doğru (güzel) düşünce, doğru söz(niyet), doğru (güzel) rüya. İşte tek formül bu galiba.

VE YAZDI YARATILIŞIN İLK SABAHI / NE OKUYACAKSA KIYAMETİN SON ŞAFAĞI/ HAYYAM

Zamanı biz insan zihni ile doğrusal bir şekilde algılıyoruz. Böylece kabaca geçmiş, şimdiki ve gelecek zamandan oluşan, andan ana, günden güne ilerleyen ne olduğunu hiçbir şekilde tam olarak kavrayamadığımız ancak bütün işlerimizi, randevularımızı, kolumuzdaki zaman sayaçlarına göre düzenlediğimiz, bir şekilde mutlu iken çabuk, zorlandığımızda yavaş geçtiğini bildiğimiz, ama sürekli olarak geçmişten geleceğe uzanan bir boyut olarak algılarız.

Oysa hem tasavvufa göre, zaman noktasal bir şeydir,  yani her şeyin başlangıcında, ‘ol’ denilen anda, her şey aslında oldu, biz şimdilik, kendi boyutlarımızda olmak kaydı ile kısa bir süresinin üzerinden geçiyoruz.

Kuantum fizikçilerine göre ise zaman evrenin genişlemesine paralel olarak genleşen bir boyut olarak algılanır.

Çok insan gençlik zamanı, güzel zamanlar, kıtlık zamanı, kiraz zamanı diye hatırlar.

Su gibi uçup giden zamanlarda yaşamak dileğiyle, rüyalarda zamanın doğrusal olmadığını hatırlayarak bu bahsi de şimdilik kenara koyalım.

Show Buttons
Hide Buttons