Monthly Archives: Ağustos 2016

GÖĞE BAKAN KOCAKARI EYLÜL 2016

Ağustos  ayı Hicri takvime göre Zilkade ayının 29’uncu, Rumi takvime göre Ağustos ayının 19’uncu günü ile başlıyor. Üç Eylül’de Hicri takvime göre Zilhicce ayı başlarken 14 Eylül’e de Rumi takvime göre Eylül ayı başlıyor.

Hala 6 ay süren Hızır zamanlarındayız. Yani Eylül ayı da bereketli bir aydır. Doğu Karadeniz bölgesi için özellikle  patlıcan inciri ve kokulu üzüm zamanıdır. Bu sene incir bir ay erken olgunlaştı, ancak bu kadar çok yağmur yağmaya devam ederse erken de çürüyecek gibi görünüyor. Ağustosun ikinci yarısında bazı yapraklar sararmaya başladı. Ayva da Ağustosta çıkıp tezgahlara koyulduğuna  göre bu yıl çok ağır bir kış olacakmış gibi hissediyorum. Yani bu Ağustos yarısından sonra bu bölgede Eylül gibi geçti.

On bir Eylül Arife günü, 12-15 eylül ise Kurban Bayramı. Bu ay bir de 23 Eylül (21 Zilhicce) gününe denk gelen,  1395 Hicri-Şemsi Yılbaşı var. Bu gün aynı zamanda güneşin Terazi burcuna girdiği gün, ben terazi olsam ufak bir kutlama yapardım kendime.

Ağustos ayının son günü başakta retro hareketine başlayan Merkür Eylül ayının 22’sinde kadar normale dönüyor. Bu günlerde özellikle de Retro hareketin ilk ve son birkaç gününde, aşırı özen, dosyalama, düzenleme  gerektiren yeni bir işe başlamamak uygun olur. Ancak önceden karar verip de bir türlü ele alamadığınız, ya da başlayıp da bitiremediğiniz bu türlü bir iş varsa onlar üzerine eğilmek doğru olur.

 

 

Bu  ayın ilk gününde yeni ay başakta ve bir de güneş tutulması gerçekleşecek. Bu gün gezegenlerin durumuna bakılırsa oldukça yoğun ve karışık geçecekmiş gibi görünüyor. Ancak ayın 9’unda Jüpiter teraziye giriyor, artık umarım insanların karşısındakilerin de ihtiyaçlarını görmeye başlayacakları bir zaman, ancak Retro Merkür sayesinde muhtemelen bu yeni görüş açılarını destekleyen pek de bir şey yapmayacaklar.

Ayın 16’sında balıkta gerçekleşecek bir dolunay ve ay tutulması var. Bu gün de gezegenlerin konumları belirsiz ilişkileri sonlandıracak sarsıcı, fakat ilerisi için güzel sonuçları olan olaylara gebe. Balık yöneticiliği bu ilişkilerin felsefi, dini ve karmik konular olacağını işaret ediyor.

Ayın 30’unda da nihayet iyi bir yeniay var. Bu günler duyguların coşkun olabileceğini gösteriyor.

 

ELAZIĞ’LI MEZUNLARIN HATIRLATTIKLARI; HOCANIZ DELİ ÇOCUKLAR, YAPACAK BİR ŞEY YOK.

Geçen günlerde mecburi hizmetteyken öğrencim olan çocukların Facebook grubuna katıldım. Birkaç eski öğrencim özel olarak bana ulaşıp, anıları canlandırdılar.

Adı Eflatun olan bir öğrencim varmış, ne hikmetse bu kadar değişik bir isim bile, ondan bir mesaj gelene kadar tamamen aklımdan çıkmış.  Meğer ki, o benden de deli imiş, tahta oymacılığı ile ilgileniyor, Everest’e filan çıkıyormuş. Bu özgür ruhlu eski öğrencim bana, benim hiç hatırlayamadığım bir ‘’Elazığ günleri’’ anısını yazdı.

Continue reading… →

ELAZIĞ’DAKİ ÖĞRENCİLERİMİN YÜZLERİNİ BULDUM FACEBOOK’TAN, ‘’BİLGİ BAHÇESİNDEN’’ BARAJLI EV RÜYASI VE PERESTİJ EDİLMİŞ EŞEK ÖYKÜSÜ

Son birkaç günden beri Elazığ Fırat Üniversitesinde geçirmiş olduğum mecburi hizmet günlerimi çok düşünmeye başlamıştım. Çünkü geçen hafta Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nün önünde berbat bir patlama oldu,  mecburi hizmet yaptığım 3 yıl boyunca bu binaya 500 metre uzaklıkta bulunan Atmışlar Sitesinde oturmuştum.

Continue reading… →

TUHAF BİR SEÇİCİ SAĞIRLIK HİKAYESİ, İNSAN ZİHNİ NASIL ŞEYTAN İÇİN ÇALIŞIYORA BİR ÖRNEK GİBİ

Bana sorarsanız çok açık sözlüyüm, her şeyi açık açık söylemek taraftarıyımdır. Hiç öyle imalı, üstü kapalı  konuşmalar yapamam, olanı olduğu gibi dan dan söylerim.  Buna rağmen kendimi bir türlü ifade etmeyi başaramadığım pek çok durum/insan oldu. Hayatım boyunca defalarca, benden mutlaka bir cevap bekleyen, ancak söylediklerimi duymayı ret eden, bir çok seçici sağırla karşılaştım. Seçici sağırların ortak özelliği kendi düşüncesine aykırı herhangi bir sözü duymayı ret etmeleri, buna karşılık kendi düşüncelerini karşısındakine zorla benimsetme ihtiyacı ile  ısrarcı olmalarıdır.

Continue reading… →

KURUYAN GÖLLERDEN BİRİ DAHA; DÜNYANIN NAZAR BONCUĞU, GÖÇMEN KUŞLAR NEREYE KONACAK?

Konya Karapınar’da küçük, tuhaf ve çok ünlü bir göl vardı. Vardı diyorum çünkü artık kurudu. Belki çevresindeki yeraltı suları daha akılcı kullanılmaya başlar, yağmurlar yağar da göl geri gelir. Ya da halamın bıyıkları sakalları çıkar da eniştem olur.

Bu kadar küçük bir gölün bu kadar ünlü olmasının çok önemli birkaç nedeni vardı, bu özelliklerin toplamı onu benzersiz bir hale getiriyordu.  

Continue reading… →

UYKUSUZ BİR GECE; TAŞKENT’E VE ÖZBEKİSTAN’A MACERALI BİR VEDA

Semerkant’dan uçakla Taşkent’e döndük. Günün kalan kısmında Taşkent’i gezip, bir gece daha kalıp, bir gün sonra da Türkiye’ye geri dönecektik.  O günkü gezimizde rehberimiz bize biraz Taşkent tarihinden bahsetti,  bu arada kentin tarihinde bir çok deprem olduğundan da söz etti.

Bu geziye   Judith Orloff’un ‘’Altıncı His’’ isimli bir kitabını da yanımda götürmüş ve gezi boyunca fırsat buldukça okumuş, son sayfaları  da Taşkent’e giderken uçakta  bitirmiştim. Kitapta haberci rüyalardan ve bu tip rüyaları görmek için niyet etmek gerektiğinden de bahsediyordu. 

Continue reading… →

TİMUR’UN İZİNDE, ALAİMİSEMA ALTINDA SEMERKANT’A VARIŞ, TİMUR’UN BAŞ ŞEHİRLERİNE KISA BİR BAKIŞ

Buhara’dan sonra Semekant’a doğru yine otobüslerle yola düştük, çünkü arada Şehrisebz’i de görecektik. Maveraünnehir bölgesinde gezerken Timur’u görmezlikten gelmek mümkün değil.  Şehrisebz, bereketli bir vahada kurulu, adı da zaten sebze şehri anlamına geliyor.

Bu şehirde Timur’un yaptırmış olduğu en büyük saray olan Aksaray ve Timur’un inanılmaz büyüklükteki heykeli var. Çünkü burası Amir Timur’un ilk başkenti, seferlerinden sonra döndüğü yer. Kendi türbesi burada değil ancak en sevdiği oğlu Cihangir’in türbesi burada. Aksaray’dan da sadece kapının bir bölümü kalmış, ancak bu bile zamanında ne kadar görkemli bir yapı olduğunu gösteriyor. Şehrin tam göbeğinde büyük bir arazi bu sarayın açık hava müzesi olarak düzenlenmiş.

Continue reading… →

ÜSTÜMÜZ GÖKYÜZÜ, ALTIMIZ KIZILKUM ÇÖLÜ, SAĞIMIZ AMU DERYA NEHRİ, İSTİKAMET BUHARA

Ertesi gün Harezm eyaletini terk ettik, kalbim Hiva’da kaldı, ama nasıl olsa önümüzde daha Buhara var, Semerkant var.  Biz şimdilik Kızılkum Çölü üzerinde sağımıza Amu Derya Nehrini almış bir şekilde yol alıyoruz.

Özbekistan gerçekten de dünyanın orta yerinde, etrafı tamamen kara, hiçbir denize kıyısı yok. Özbek çöllerinin altı petrol dolu, ancak bütün komşularında da petrol var, doğal olarak onlar da kendi petrollerini satmaya çalışıyor böylece Özbekistan’ın petrollerini satmak üzere kendi ülkelerinden petrol taşıma yollarını geçirmeye yanaşmıyorlar. Hal böyle olunca da Özbekistan resmen petrol üzerinde oturuyor, ama satamadığı için ekonomisi çok zayıf.

Continue reading… →

ORTA ASYA KEŞİFLERİME BAŞLAMA NOKTASI, DÜNYANIN ORTA YERİNDE YALNIZ BİR ÜLKE; ÖZBEKİSTAN

Orta Asya gezilerine 2012 yılında Özbekistan ile başladım. Aslında Özbekistan Türkmenistan turu olacaktı, ancak Türkmenistan bize vize vermedi, biz de sadece Özbekistan’a gittik. Gitmeden önce beklentimi olabildiğince alçak tutmaya çalıştım. Öyle ya Hiva, Buhara, Semerkant, Taşkent gezilecekti. Herkesin hayalindeki masal diyarlarına gidecektim, gidip de hayal kırıklığına uğramak da vardı.

Continue reading… →

Show Buttons
Hide Buttons