Monthly Archives: Kasım 2016

NİHAT İLHAN; BİR ÖLÜM, BİR RESİM, BİR ADA, BİR CADDE İSMİ, BİN BİR ANI, KELEBEK ETKİSİ VE TARİH

Nihat İlhan’ın ölüm haberini aldım. O günden beri aklımdan hep Elazığ’da geçirdiğim mecburi hizmet günlerim geçiyor. Bin bir anım canlandı. Aslında benim onunla hiç yüz yüze tanışmışlığım yok ama hayatımda çok önemli bir kelebek etkisi var. Ne demek istediğimi biraz laf kalabalığı yaptıktan sonra anlatacağım.

Continue reading… →

GÜNLERDEN BERİ HUMMALI BİR ÇALIŞMA İÇERİSİNDEYİM; BÜTÜN DERDİM BİR KAÇ ÇEŞİT LİMON REÇELİ YAPMAK

Pek kimse bilmez ama Rize’de çok güzel narenciye olur. Özellikle de  gösterişsiz ancak muhteşem mandalinasının lezzeti başka bir mandalina ile karşılaştırılamaz bile.

Bizim Pazar’daki evin bahçesinde de mandalina, limon, ağaç kavunu gibi birkaç narenciye ağacı var. Limon deyince öyle bildiğiniz limonlardan değil, neredeyse taş devrinden kalma gibi görünen her biri bir kilo civarında, kalın kabuklu bir cins. Bu cins limonu normal limon gibi kullanmak pek mümkün değildir. İtalya’da bu limonlardan limonçello yapılır, bizim evde ise kabuklarından reçel yapılır.

Evde yapılan bu reçelin tarifi şöyle;

Limonlar yıkandıktan sonra dış kabukları ince bir rende ile rendelenir. En dış tabakası incecik rendelenmiş kabuklar 2X2 cm boyutlarında küp küp kesilir. Bundan sonra kabukların acısı çıkana kadar birkaç kez haşlanır. En son acısı azalmış ancak hala fark edilen haşlama suyundan 1 bardak ayrılır.Limon kabukları iyice yumuşadıktan sonra bütün kabuk parçalarının üzeri sıvanacak kadar şeker eklenir. Bundan sonra da içine bir önceki haşlama suyu katılarak suyu iyice çekinceye kadar pişirilir.

Bu limonun reçeli,  şeffaf ve açık sarı renkli, oldukça güzel kokulu, yedikten sonra boğazda hafif bir acılık bırakan çok leziz bir reçel olur. Eskiden bu reçel şeker gibi misafire de ikram edilirmiş, misafirler küçük bir çatalla aldıkları reçeli yiyip, çatalı da bir bardağa bırakırlarmış.

 

Geçen hafta Pazar’a gittiğim zaman birkaç limon olmuştu, 4 adet limon alıp eve getirdim ve hayatımda ilk defa reçel pişirdim.

 

Klasik tariften biraz daha farklı yapmak istedim. Bİr kısmını klasik tarifle yaparken bir kısmına da chai kattım.

Bu reçel kavanozlarını arkadaşlarıma dağıttım. Ev halkına da tattırdım. Herkes çok beğendi.

Eğer chai poşeti kullanmak istemiyorsanız, istediğiniz miktarda kabuk tarçın, karanfil, zencefil ve kakule koyarak  baharat karışımınızı hazırlayabilirsiniz, ama bu zahmete değmez, poşetler çok güzel sonuç veriyor.

 

Hayatımın bu ilk reçel yapma deneyimi başarılı olunca bu hafta ablalarım bana 6 adet limon getirdiler. Ben de bu sefer limonların bütün parçalarını kullanmaya ant içtim, azimle günlerce uğraşıp limonlu ürünlerimi hazırladım.

 

İlk gün saatlerce uğraşarak ham maddeleri hazırladım.

 

İlk gün yaptığım işler; limonları iyice yıkadım.

Dış kabuklarını ince rende ile rendeledim. Rende sırasında muhteşem kokular çıktığı için bu sefer bu ince kabukları da ziyan etmek istemedim. Rendeden çıkan ince kabukları yeşil suları çıkana kadar iyice yıkadım, sularını süzdürdüm, daha sonra da bu kabuklara yarısı kadar şeker ekledim. Bu şekerli kabukları sıkı sıkıya bir kavanoza bastırdım ve üzerine hava almaması için streç flim koyarak kavanozu kapattım.  Bu şekilde iki yıla kadar buz dolabında saklanabiliyor.

İsterseniz bu ürünü herhangi bir narenciye kabuğundan da yapabilirsiniz. Hatta portakal ve limon kabuğu rendelerini karıştırarak da yapabilirsiniz.

Bu kavanozun içindeki kabukları bundan sonra herhangi bir şerbet, kek ya da tatlı yaparken koku verici olarak kullanacağım.

 

Dış tarafı rendelenmiş kabukları 2X2 cmlik küpler şeklinde doğrayıp suya koydum. Bütün kabukların suyun içinde kalması için üzerini kapakla kapadım, kapağın üzerine de bir ağırlık koydum.

 

Bundan sonra günün en zor işini yaptım. Limonların iç kısmını bütün zarlarından ve kabuklarından temizledim. Tamamen temizlediğim iç limonlara eşit miktarda şeker ekledim ve bütün gece dinlenmeye bıraktım.

 

İkinci gün yaptığım işler;

Şekerde beklettiğim iç limonlar iyice sulanmıştı. Bu karışıma beşte bir oranda su  ve dün hazırladığım dış kabuklardan  iki kaşık ekledim. Bundan sonra bütün karışımı iki ayrı tencereye böldüm. Bir tencereye bir bardak kuru üzüm ekledim, diğer tencereye herhangi bir şey eklemeden  reçel kıvamına gelene kadar pişirdim. Pişirme sırasında üstlerinde olan köpükleri de zaman zaman temizledim. Bu gün elde ettiğim son ürünler bir üzümlü, diğeri sade iki farklı limon içi reçeli oldu.

Sade olan reçel görünüş olarak çiçek balına benzedi ve  tadında çok hoş bir acılık da var. Üzümlü olan reçel daha tatlı oldu. İki reçel de çok güzel.

Bundan sonra bu reçeli yaparken içine bir parça da taze zencefil atacağım. Üzümlü olan reçele iç badem de çok yakışır kanaatindeyim.

 

Kalın kabukları ise iyice şeffaflaşana kadar haşladım. Daha sonra acı sularının çıkması için iyice sıktım ve tekrar suya  koydum.

 

İkinci gün öğleden sonra yaptığım işler;

Normal suya koyduğum kabukları iyice süzerek elimle sıktım. Sonra bu kabukları bir kez daha  haşladım. Haşlanan kabukları süzerek çıkardım. Haşlama suyunu da sakladım.

İkinci kez haşladığım kabukların tekrar suyunu sıktım ve bütün parçaların dış kısımları iyice bulanacak şekilde şeker ekledim. Şekere buladığım kabukları ikiye bölerek iki ayrı tencereye aldım, tencerelere birer bardak normal su birer bardak ta  haşlama suyu kattım. Tencerelerden birine üç adet chai poşeti attım. Her iki tencereyi de reçellerin suyu iyice çekilene kadar pişirdim.

Bu iki reçel geçen hafta yaptığım biri sade diğeri baharatlı iki türlü limon kabuğu reçeli oldu.

 

 

Böylece 6 adet dev limondan 5 farklı ürün elde ettim.

  • Doğal tatlı aroması
  • Sade limon içi reçeli
  • Üzümlü limon içi reçeli
  • Sade limon kabuğu reçeli
  • Baharatlı limon kabuğu reçeli

 

Bundan sonra bu ürünlerden hangisini tekrar yaparım?

Hepsinden yine azar azar yapmak isterim.

Güzel küçük kavanozlara koyup arkadaşlarıma hediye ederim diye düşünüyorum. Çünkü hepsi çok güzel oldu.

Üzümlü limon reçeli oldukça kayda değer. Muhtemelen kuru kayısı reçeline de limon katmak iyi sonuç verir.

Bu sene ağaç kavunu da alıp bu şekilde çeşitlendirerek reçel yapacağım.

Hatta ağaç kavunu ve limonu karıştırıp karma reçel de yapacağım.

15219621_1308233299201086_8068716071133563866_n
Limonlar bunlar
15202611_1308233322534417_2073068860999015615_n
İnce dişli limon rendesi lazım
15203350_1308233182534431_1100621399794363664_n
Kabuklar kalın çekirdekler kaba
15203242_1308233079201108_1411312536331714125_n
Dış kabukları rendeledim
15241357_1308232789201137_9109698206099872071_n
Kabukları bu şekilde doğradım
15179033_1308233262534423_5702082463448005144_n
En dış kabuğun rendesi
15178255_1308233019201114_5839085005615395836_n
Limon içlerini de zarlardan ve çekirdeklerden kurtardım. Yaptığım en zor iş bu oldu.
15202636_1308239182533831_7841921019313568451_n
Baharat olarak bunu kullandım
15241208_1308232839201132_1653568469025273261_n
Dış kabuklardan hazırladığım aroma
15241288_1308232552534494_4168682874707754785_n
Limon içi reçeli
15171029_1308232605867822_5267438417777869245_n
Üzümlü reçel
15192787_1308232475867835_2742949829742793054_n
Klasik reçel
15193590_1308232445867838_5324385637347199793_n
Baharatlı reçel

 

GÖĞE BAKAN KOCAKARI ARALIK 2016

Aralık  ayı Hicri takvime göre Rebiülevvel ayının 1’inci, Rumi takvime göre Kasım ayının 18’inci günü ile başlıyor. Hicri takvime göre 30 Aralıkta Rebiülahir ayı başlıyor, 14 Aralık’da ise Rumi takvime göre de Aralık ayı başlıyor.

On bir  Aralık ‘’Mevlit Kandili’’, 17 Aralık ‘’Şeb_i Arus’’ ,20-26 Aralık günleri ise ‘’Şeb-i yelda’’ yani yılın en uzun geceleri olacak.

Şeb­-i Arus kelime anlamı düğün gecesi demektir. Bu gece Mevlana Celaleddin-i Ruminin öldüğü gecedir. Mevlevilikte,Mevlananın öldüğü gün, Rabbine yani sevgiliye kavuşma gecesi olduğundan düğün günü olarak kutlanır. Şeb-i Arus’da bütün dünyadan ve ülkemizden gelen insanların katılımı ile Mevlana’nın muhteşem hoş görü anlayışı kutlanır.

 

‘’Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’’

İnsanın kendine ve çevresine karşı dürüst olması kadar zor ve gereklidir.

 

Aralığın 13’ünde İkizler burcunda gerçekleşen bir dolunay var.  Ayın diğer gezegenlerle yaptığı açılar düşünce bazında hiç de rahat olmayacağımız günler olacağını düşündürüyor.

Aralığın 26’sı balsamik ay, yani içe dönme, evrensel enerjilere kucak açma zamanı.

Aralığın 28’inde ise Oğlak burcunda gerçekleşen bir yeniay var. Bu yeniayda ay pluton ile birleşiyor. Düzen ve kurumsallık konusunda güçlü başlangıçlar, kökten dönüşümler yapılabilecek günler gibi görünüyor.

 

Elbette ay sonunda yeni bir yıl girecek. Bence bu yılda yapmak istediklerimizi yazıp, zaman zaman da ne kadarını gerçekleştirdim diye bakmak lazım.

TRABZON’DA BİR İLK; KARAVELİ YOGA MERKEZİ VE BENİM GÖZÜMDEN MERKEZİN KURULUŞ HİKAYESİ

Yıllar önce Olcay’la birlikte  Datça’ya gitmiştik. Can Yücel’in evine çok yakın bir yoga evi vardı. Bir sabah vakti, bu evin bahçesindeki ahşap bir platformda, açık havada gerçekleştirilen bir yoga saatine katıldık.  Bu benim ilk yoga deneyimimdi ve çok güzel bir anı olarak aklıma yer etti. Şimdi geriye dönüp baktığımda o güzeller güzeli,  Zonguldak’lı olduğunu hatırladığım, ama ismini bir türlü aklıma getiremediğim zarif kızcağızın bize ne kadar yumuşak bir ders yaptırdığını anlıyorum.

Continue reading… →

YOGA; ZİHNİ BEDENE, BEDENİ NEFESE YERLEŞTİRME DENEYİMİ.

Yoga, Batı dünyasında 1980’lerden beri popüler bir fiziksel aktivite çeşidi olarak kullanılmaktadır. Yoganın aslı binlerce yıllık Doğu (antik Hindistan) kaynaklı felsefeye dayanmaktadır. Ve bedeni bir enstrüman gibi kullanarak zihni disipline etmek ve nihai olarak da ruhsal dinginliğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Yani klasik egzersiz şekillerinden farklı olarak, amaç kasların gelişmesi, bedenin forma girmesi ya da kilo kaybı değildir.

Continue reading… →

Show Buttons
Hide Buttons