Rumi takvime göre yıl ‘’Hızır’’ ve ‘’Kasım’’ olmak üzere ikiye ayrılır. Yarın Miladi takvime göre 6 Mayıs, Rumi takvime göre 23 Nisan. Yani Hızır günlerinin başlangıcıdır.
Yazın ilk ilk günü olduğu varsayılan Hıdırellez, Türk Dünyasında kutlanan doğa bayramlarından biridir. Hıdırellez gününün Orta Asya kökenli mi yoksa Mezopotamya/Anadolu kökenli mi olduğu tartışmalıdır. Ancak çok kültürlü, mevsimsel döngülere atfedilen kadim bir kutlamanın İslamiyet şemsiyesi altında yorumlanmış halidir demek doğru olacak. İlyas Peygamberin yeşil demek olan Hızır takma adı ile dolaştığı, bu gün ortalığı yeşile büründürdüğüne inanılır. Hızır ve İlyas’ın söylene söylene birleşmiş hali olabilir.
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) de denilen Hıdırellez’in, 2017 yılından itibaren UNESCO’nun ‘’İnsanlığın Somut Olmayan İnsanlık Mirası’’ listesine alınması bekleniyor.
Hıdırellez gününde Türkiye’nin her köyünde hatta her ailesinde özel kutlamalar yapılır demek de yanlış sayılmayacaktır. Ben bizim ailenin geleneklerinden söz etmek istiyorum.
Hıdırellez bizim ailede en çok dilekler ve bolluk, bereket ile ilişkilendirilir.
Ben çocukken, ‘’Anneler’’ (anneannem) Hıdırellez günü bir kayık ile denize açılır, Karadeniz kıyılarında bol bol bulunan dere ağızlarında dolaşırdı. Pazar’daki evden, Melyat’a 5 kilometre içerisinde galiba bir çok küçük sular vardı ki, Hunarsu’ya kadar yedi adet dere ağzından geçerdi. Bu arada Hunarsu’da deniz içinde bir delikli kaya vardı, bu kayanın deliğinden de geçilir, sonra da geri dönülürdü. Çocukken Anneler’in Hıdırellez seferinden birine ben de katılmıştım.
Atmışlı yıllarda bu sahile ilk sahil yolu yapıldı, o küçük sular yol altına alındı, artık çoğu görülemiyor. İki binli yıllarda ikinci sahil yolu yapıldı, bu yol yapılırken çoğu yerde deniz doldurulduğu için, Karadeniz sahillerinin deniz içi kayaların çoğu, bu arada o Deliklitaş da ortadan kalktı.
Oysa benim çocukluğumda Karadeniz kıyılara yakın bölgelerinde volkanik kayalarla dolu idi. Bu kayaların her birine çeşitli şekillere benzetilip bir isim dolayısıyla bir kimlik verilmişti. Adresler o kayalara göre tarif edilirdi, yüzmeyi ne kadar bildiğiniz hangi kayaya kadar yüzebildiğinizle ölçülürdü.
Karadeniz’de sık sık olagelen fırtınalar, bu kayalar üzerinde patlar, destansı bir görünüm yaratırdı. Kısacası o kayalar Karadeniz kıyılarının vahşi mücevherleri, mirengi noktalarıydı, artık çoğu yok.
Örneğin bizim Soğuksudaki evden görünen kayalar, doğuda şimdiki balıkçı barınaklarının olduğu yerde ‘’Yengeçtaş’’ yengece benzerdi. Yol yapımında yok oldu.
Evin hemen önünde ‘’Kukuli’’, biraz daha ileride ‘’Hamamlı’’ ve ‘’Küçük Taş’’ vardı. Kukuli yöresel ağızda külah demektir ve bu kaya gerçekten de külaha benzerdi. Bu kaya yüzebileceğiniz ilk hedef, ayrıca yüksekten atlama tramplenimizdi. Hamamlının üzerinde bir oyuk vardı, buraya deniz suyu dolar ve güneş altında ısınırdı, kayaya kadar yüzüp bu oyuğa girince hamama girmiş gibi olurdunuz. Hamamlıya giden artık iyice yüzmeyi öğrenmiş demekti. Küçük taş da kıyıdan küçük görünürdü, oldukça uzakta olduğu için bize göre o taşa kadar yüzmek artık yüzme akademisinden mezun olmak demekti. Şimdi evin önünde sadece küçük taş kaldı.
Batı tarafında ise ‘’Kız Kulesi’’, Kız kulesinin önündeki yassı taşlar ve arkasındaki ‘’Ayıbaş’’, ‘’Sivritaş’’ vardı. Buradan da yol geçti, Sivritaş tünelin arkasında gözden kayboldu, diğerleri şimdilik duruyorlar. Tam da burada Rize-Artvin Havaalanı yapılacak, ihtimal onlara da veda etmek gerekecek. Sadece Kız Kulesi tarihi eser olduğu için kurtulur belki.
Neyse Hıdırellez kutlamalarına geri dönelim. Anneler bize de isteklerimizi çizdirir, çatıya astırırdı. Ertesi gün istek kağıtlarımızın uçup uçmadığına bakardık. Uçması iyiydi, böylece evrene uçurabilmiş olurduk isteklerimizi.
Çocukluğumun Hıdırellez alanları yok olunca, biz de daha şehirli bir formatta kutlamalar yaptık. Basa kuzenlerim sayesinde isteklerimizi çizdiğimiz kağıtları, 5 Mayıs gece yarısı gül ağacı dallarına asmayı öğrendim.
Annelerden esinlenerek 6 Mayıs Hıdırellez sabahlarında, erken saatlerde Trabzon’un aykırı deresi (tuhaf bir yatağı vardır) Yanbolu’nun ağzına gittim yıllarca. Burası da sahil yolundan nasibini aldı, arabayla gidip kıyıya ulaşmak neredeyse imkansız hale geldi.
Son birkaç senedir, 5 ve 6 mayısta, evrenle enerji alışverişi yapmak için ev pencerelerimi açık bırakıyorum.
Şimdi Karadeniz’i tepeden gören bir evde oturuyorum. Boztepe’ye taşındığımdan beri, evin karşısında Yoroz burnunu görecek şekilde konumlanmış bir gül ağacı buldum, dilek kağıdımı ona asıyorum.
Dilek kağıdı hazırlarken önümüzdeki yıl gerçekleşmesini istediğim her şeyin ayrıntılı resimlerini çiziyorum. Doçentlik sınavına gireceğim ilk sene üzerimde cübbe, başımda kep çizip, o zamanki evimin balkonundaki çiçeğe asmıştım. Ertesi sabah kalktığımda balkonun üzerinden bora geçmiş gibi idi. Sanki rüzgar saksıyı alıp yerden yere çarpmıştı, kil saksı paramparça olmuştu, topraklar bütün balkona yayılmıştı, çiçeğin kökü tamamen topraktan kurtulmuş halde balkon zemininde yatıyordu. Ancak istek kağıdım, üzerine topraklar bulaşmış ama bağladığım incecik ipi tamamen sağlam bir şekilde hala çiçeğin dalına takılı halde, orada duruyordu.
Bilin bakalım ne oldu? O sene sınavdan kaldım.
Yani bu gece istek kağıdı asma gecesi, ya da sadece gerçekleşmesini istediğiniz şeyleri düşünmek zamanıdır.
Yarın sabah ise mümkünse, deniz kıyısında, su kenarında, yüksek bir tepede, geniş bir manzarası olan bir yerde ya da sizin için özel bir yerde bulunmak, ya da sadece bir şehir parkındaki bir ağacı, bir çalıyı, bir çiçeği ziyaret etmek, doğanın uyanışı üzerine düşünmek, ve dua/niyet etmek zamanıdır.
Hıdırellez’de bir de yoğurt mayalama geleneği vardır. Örneğin Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı yörükler, bu günlerde sabah çiği ile mayaladıkları bir yoğurt yaparlarmış. Trabzon, Şalpazarı ilçesinde de tahta kaşıkla yoğurt mayalanır (Bu mayalama şekilleri internette gösteriliyor. Ben denemedim, maya ile bile yoğurt tutturamam).
Sonra bu yoğurtlar bütün yıl boyunca ana maya olarak kullanılır.
Çiğ mayasına ‘’Yokluk mayası’’ da deniliyor. Yokluktan var etme anlamı ile oldukça şairane bir tanım değil mi?
Bu akşam dünyanın mevsimlerinin devamı, yeşil yürekli insanların çoğalması ve daha bir çok şey için istekte bulunacağım.