Daily Archives: 26 Ağustos 2023

YANGIN SİLSİLESİ, HERŞEY KOMPLO DA KOMPLO, HERKESLE BİRLİKTE YÜRÜMEK OLASI DEĞİL, BOŞA HARCAYACAK ENERJİM YOK

Bütün ülke 22-23 ağustos 2023 tarihlerini Çanakkale yangını olarak hatırlayacak ama aslında 16 Temmuz gününden beri geçtiğimiz 4-5 haftayı orman yangını serisi içerisinde geçirdik. Bütün yıl yağmur/ kar yağmamıştı, hem toprak çok kuraktı, hem hava çok sıcaktı, hem de rüzgâr çok şiddetliydi, yani orman yangını için bütün şartlar maksimum derecede mevcuttu.

Önce 16 Temmuzda bizim köyün arkasındaki kızılçam ormanı/tarım alanı karışımı alanda başladı. Ben, balya makinesinden kıvılcım atladı diye düşündüm, ama o gün orada çalışan makine yokmuş. Resmi olarak yüksek gerilim hattına takılıp yanan bir kuşun yangını çıkartmış olabileceği açıklandı. Bence yangının bölgede yığılı gübre yığınlarından birinin uygun koşullar nedeniyle yanmaya başlaması, yere atılmış bir cam parçasından ya da çam reçinesinden çıkmış olması çok daha mümkün.

Bu alan içinden geçen sadece tarlalar arası yollar bir de İğdelik mahallesine (8/10 ev) giden birkaç yıl önce asfalt dökülen bir yol var. İnanarak yazıyorum bu yangın kasıtlı olarak çıkartılmadı, çünkü bu bölge oldukça ıssız, içinde tek tük ev, ahır, tarla olan, kimsenin gidip mangal bile yapmadığı bir alandır. Köylümüzün yangın sırasına nasıl canla başla çalıştığını görünce onları düşünceyle bile töhmet altında bırakmak çok zalimce geliyor, üstelik bütün zararı gören de biziz. Dışardan birileri yaktıysa, onu bilemem, ancak valilik ormanlara girişi yasaklamıştı, zaten bizim köy tercih edilen bir piknik alanı değil.

Köyümüzün kuzey doğu kısmından başlayan yangın büyük bir hızla köyün evlerine ulaştı ve bütün kuzey kısmını sardı, daha yarım saat geçmeden güneye de kıvrılarak köyümüzü tamamen ablukaya aldı. Bütün gece, kilometreler boyunca güneye doğru yayıldı, ancak sabaha karşı biraz kontrol altına alınabildi. Ertesi gün bütün bölge yeniden harlandı, etrafa doğru yangının sınırları daha da genişledi, özellikle de bizim İğdelik bölgesinde ve Çan yolu üzerindeki köyler bölgesinde yanan çok alan oldu. Bu ilk büyük yangın 2 günde kontrol altına alındı. Orman yangının kontrol altına alınması yangının bittiği anlamına gelmediğini anlamak gerekir. İçten içe tüten bir alanın çevresi kazılarak sınırlandırılması, yayılmanın engellenmesi, kontrol altına alınması kabul ediliyor.

Orman yangını yayılması ise akıl alır gibi değil, alevler sadece rüzgârla savrulmuyor, kozalaklar patlayıp fişek gibi gidiyor, yanan kuşlar, hayvanlar can havliyle kaçarken yeni yerler yakıyor, daha da ilginci, yangın bölgesinden çevreye (hem de yüzlerce metre uzaklara) kucak dolusu yanan parçalar (yangın bombaları) saçılıyor, bunlardan birini bile söndürmek ciddi mesele. Bu kocaman parçaların nasıl oraya uçtuğunu görmeden idrak etmek zor.

Yangın kontrol altına alındı deyince bir sabır imtihanı başlıyor. Ormancılar, itfaiye ekipleri, köylüler günlerce nöbet tutuyorlar. Benim ‘köylü bilgeliği’ dediğim birçok kadim bilgiye doğuştan sahip olan komşum (köyün atalık tohum bankası) bu büyüklükte bir yangında ağaç köklerinin ısıyı tutacağını ve haftalar boyunca yangınlar çıkabileceğini daha ilk günden söyledi.

Bu ilk yangından sonra çok da uzak olmayan bir köyde bu kez kasıtlı bir yangın çıkartıldı, bu yangın çok zor bir alanda olmasına karşılık kısa sürede söndürüldü, failler de hemen yakalandı.

Bütün olumsuz koşullar devam ettiği için ilk hafta boyunca hemen her gün birçok noktadan ufak ufak parlamalar oldu, daha sonra bu parlamaların sıklığı azalsa da bütün ay devam etti. Büyük yangından 2 hafta sonra yangının ilk başladığı noktaya bir kilometre kadar yakın (ama yanan alanın dışında) gençleştirilmiş bir koru daha tutuştu (köye mesafe kuzey doğudan 2,5 km kadar). Üstelik gece vakti yani insan faaliyetinin olmadığı ve üzerinden elektrik teli filan geçmeyen bir alandı. Bu yangın bile eğer tek başına olsaydı 100 hektardan daha büyük bir yangın olduğu için haber değeri taşıyabilecek bir yangındı ama elbette büyük yangının devamı olarak değerlendirildi. Bundan bir hafta kadar sonra köyün bu sefer 2 km batısında daha önce yanan bir alan tekrar tutuştu, daha önce yarı yanan ağaçlar kömür oldu, yanmayanlar ise bu yeni yangında yandı.

Derken 22 ağustosta, tam da yangının en son ulaştığı bölgede, daha önceki yangında yanan bölgenin hemen dışında kalan bir yerden aniden bu büyük yangın başladı. Yangının başladığı Damyeri, bizim İğdelik gibi hiçbir yere çıkmayan bir yolun çevresindeki 7-8 evden ibaret bir mahalledir. Bu tip mahalleler özellikle gitmeyeceksen yolunu bulamadığın, yanlışlıkla gidersen arabanı çevirecek yer bulamadığın, artık sadece birkaç yaşlı insanın yaşadığı bir yer.

Önce yok salça yapılırken ateş atladı, yok anız yakıldı, yok yoldan geçen araba izmarit attı dendi, video ortaya çıkınca yakında bir elektrik direği olduğundan kıvılcım atladı dendi. Ben bu yangının da önceki yangının devamı niteliğinde olduğunu düşünüyorum.  Bu sefer rüzgâr daha da kuvvetliydi, yangın kısa sürede, daha önceki yangının büyük bir gayretle sınırlandırıldığı Sarıçay vadisini çok kısa sürede aştı. Ondan sonra da olanlar oldu, ilk yangının 2-3 katı kadar büyük bir alan daha yandı. Üstelik bu kez yangın şehir merkezine çok tehlikeli bir şekilde yaklaştı, bu kez köylerde bazı evlerin yanmasını engellemek de mümkün olmadı.

Yangında can kaybı yok deniliyor ama kim bilir kaç ağaç tamamen kül oldu, kaç vahşi hayvan, kaç evcil hayvan öldü, kaç dönüm hububat, meyve tarlası yandı şimdilik bilmiyoruz. Yanan bölge şehre çok yakın olduğu için mesela şehir çöplüğü çok ciddi yanma tehlikesi geçirdi, eğer sülfür balonu delinseydi maazallah çok daha büyük felaket olacaktı. Bu ikinci büyük yangında ise haberleşme kuleleri, radar tepesi, askeriye, hastane, üniversite kampüsü tehlike atlattı. En çok hasar gören köylerden birinde bir uzay gözlem istasyonu vardı, o da tamamen yanmış. Bir aydan beri yanan köyler şehir merkezine çok yakın köyler, en uzaktakilerden biri bizimki, biz de iskeleye yani şehrin göbeğine sadece 16 kilometre uzaktayız.

Gariptir, kendimizin çok ciddi tehlike altında olduğumuz, köyde mahsur kaldığımız ilk gece çok sakindim, ama son yangında hem şehirde oturan evlerine yangın oldukça yaklaşan arkadaşlarımı ve yangında boşaltılan köylerden birinde oturan ve gece boyunca haber alamadığım başka bir arkadaşımı düşünerek çok tedirgin oldum.

Bu yangın sırasında Yunanistan Dedeağaç bölgesinde de yangın vardı, Gelibolu yarımadasının üzerinde atom bombası bulutu gibi bulut görüyorduk, oradaki yangının bizimkinin en az 10 katı büyüklüğünde olduğunu sanıyorum.

Bu yangın her zamanki insan aczini gözümüze soktu, ama öte yandan insanoğlunun dayanışma sırasında nasıl büyük bir güç olduğunu da göstermiş oldu.

Bu süreç boyunca insan davranışlarından, kendi hayatımdaki bazı ilişkilerime de ister istemez sıkça dikkatim çekildi. Çok net anlıyorum ki, insanları birbirine yakınlaştıran, ortak mekân / zaman paydaşlığı değil, duygudaşlık yani zamane terimiyle enerji paydaşlığı. Bu süreçte hem eski dostlarımdan hem de burada edindiğim yeni arkadaşlardan o kadar güzel manevi destek aldım, samimi ilgilerini hissettim ki anlatmak mümkün değil.

Bu kadar çok iyi insan varlığının hayatımda olması çok büyük bir ayrıcalık. Tabii etrafımdaki bütün insanlar için benzer duygular içerisinde değilim.

İnsan, hayat yolunu yürürken önüne birçok yol ayırımı çıkıyor, her birey kendi yaşam hafızasında depoladığı bilgilerden bazılarını seçerek adımını önüne çıkan hangi yöne doğru atacağına karar veriyor. Bazı insanlar benzer adımları atmaya vermeye devam ettiği için yıllar boyunca ayrı kalmış bile olsalar, yeniden karşılaştıklarında kaldıkları yerden devam edebiliyorlar, çünkü olaylara bakış açıları ve olaylar karşısında verdikleri tepki, duygular benzeşmeye devam ediyor. Oysa bazen aynı yolda yürüdüğün, fiziki olarak yanında bulunan bir insan varlığı ile gün geliyor yolunun tamamen farklılaştığını anlıyorsun. Bir seçimi, bir adımı farklı yönde atmış oluyor, daha sonra atılan her bir minik adım, iki kişiyi birbirinden tamamen uzaklaştırmış olabiliyor. Sonra bir bakıyorsun aranızda uçurumlar var.

Bazen insanlar bu uçurumu fark ettiklerinde kapatmak için mücadele eder, en bilindik örnek evliliği kurtarmaya çalışmaktır, aslında tamamen enerji israfı ama gene de çocuklar için vs denilip mazur görülebilir. Eğer yanından uzaklaşan insan varlığı bir arkadaş ise birlikte yürüdüğün yollar için kısa bir teşekkür edip, gönülden uzaklaştırmak en doğrusu bence, yoksa insan kendi yüreğini intikam alma hissi ile berbat edebilir. Çünkü genellikle artık farklı kulvarda yürüdüğünüzü ‘bunu bana nasıl yapar’ hissi ile fark ediyorsun. Kurt kışı geçirirmiş, ama yediği ayazı unutmazmış diye bir atasözü vardır. Bu gibi bir durumu ‘kazık yemek’ olarak değerlendirirsen, kin tutmak lazım, intikam almaya çalışmak lazım ya da ne bileyim en azından arkadaşı bir şekilde hizaya getirmek lazım. Vallahi hiç boşuna zahmet çekemem.

Çok eski bir arkadaşım birkaç yıldan beri, haz etmediğim bir guruba dâhil olup beni de kendi gibi düşünmeye zorlayan birisi oldu. Hiçbir şekilde kendinden farklı bir düşünceyi dinlemeye bile katlanamıyor.  Bu yangında bana illa ki, yangını birinin kasıtlı çıkardığını, çıkartan kişinin asılıp/ kesilmeyi /damgalanmayı/ teşhir edilmeyi hak ettiğini söyletmek istiyor.  Yok, beni ikna etmeye çalışmıyor, resmen kafamı balta ile yarıp bu ‘gerçeği’ içine sokmaya çalışıyor. Üstelik bu durum ilk kez yaşanmıyor, yanan benim, bir de beni dinlemeye çalışsana, hayır illa beni kendi hizasına sokacak.

Tamam, her şeyin doğrusunu sen bilirsin, artık bana müsaade, kaç yıllık arkadaşım artık benim arkadaşım değil, ama o henüz bunun farkında bile değil.

Bu yazıyı ayın 25inde yazdım ve yayınladıktan sonra ilk yangın alanının bir başka köşesinde yeni bir parlama daha oldu, şimdi balkondan helikoptere seyrediyoruz. Bu çok komplike bir yangın fırtınası.

Show Buttons
Hide Buttons